Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 93

astar sürmek (veya vurmak, çekmek) * astar boyası ile boyamak.
astarıyüzünden pahalı olmak * bir işin ayrıntılarına harcanılan para veya emek, elde edilen sonucun değerini aşmak, masraflı olmak.
astarlama * Astarlamak işi.
astarlamak * Astar geçirmek.
* Boyacılıkta, astar vurmak, astar sürmek.
astarlanma * Astarlanmak işi.
astarlanmak * Astar geçirilmek.
astarlatma * Astarlatmak işi.
astarlatmak * Astar yaptırmak veya geçirtmek.
astarlı * Astar geçirilmiş, astarlanmış.
astarlızarf * İç yüzüne ince bir kâğıt geçirilmişzarf.
astarlık * Astar olmaya elverişli (kumaşvb.).
astarya * Bir gemiye yükleme veya boşaltma için tanınan süre.
astasım * Öncüllerinden biri önceki tasımın vargısıdurumunda olan bir ek tasım.
astat * Atom numarası85 olan, bizmutun alfa ışınlarıyla bombardımanısonucu elde edilen yapay element.
KısaltmasıAt.
astatin * Astat.
asteğmen * Orduda en küçük rütbeli subay.
asteğmenlik * Asteğmen rütbesi veya asteğmenin görevi.
astığı astık, kestiği kestik * acımasız, çok sert veya istediği gibi davranan kimseler için kullanılır.
astım * Bronşların daralmasından ileri gelen nefes darlığı.
astımlı * Astımı olan, astım hastalığına tutulmuşolan.
astırma * Astırmak işi.
astırmak * Asmak işini yaptırmak.
astigmat * Net görmeyen, astigmatizme tutulmuş(göz).
astigmatizm * Gözün saydam tabakasında meridyenlerin eşitsizliği yüzünden net görememe durumu.
astragan * Karakul kuzusunun kıvırcık ve parlak postu.
* Bu posttan yapılmışolan.
astrofizik * Gök fiziği.
astrolog * Yıldız falıyla uğraşan kimse, müneccim.
astroloji * Yıldız falcılığı, müneccimlik.
astronom * Astronomi bilgini, gök bilimci.
astronomi * Gök bilimi, felekiyat.
astronomik * Gök bilimiyle ilgili olan.
* Aşırıçok yüksek.
astronomik fiyat * Çok yüksek fiyat.
astronomik rakam * İnsana şaşkınlık verecek derecede büyük rakam.
astronot * Uzay adamı.
astronotluk * Uzay adamı olma durumu veya uzay adamının görevi.
astropikal * Tropikal bölgelere yakın, fakat daha yüksek bir enlemde olan.
astsubay * SilâhlıKuvvetler yasasına göre astsubay okullarında yetişerek SilâhlıKuvvetlere katılan astsubay çavuştan
astsubay kıdemli başçavuşa kadar rütbesi olan asker.
astsubay başçavuş * Astsubaylığın beşinci basamağı.
astsubay çavuş * Astsubaylığın ilk basamağı.
astsubay kıdemli başçavuş * Astsubaylığın altıncıve son basamağı.
astsubay kıdemli çavuş * Astsubaylığın ikinci basamağı.
astsubay kıdemli üstçavuş * Astsubaylığın dördüncü basamağı.
astsubay üstçavuş * Astsubaylığın üçüncü basamağı.
astsubaylık * Astsubay olma durumu veya astsubayın görevi.
asude * Sessiz, rahat, sakin.
asudelik * Huzur içinde olma, mutluluk.
asuman * Gök, gökyüzü.
Asurca * Samî dilleri ailesine giren ve Milâttan önceki dönemlerde Ön Asya’da kullanılmışolan ölü bir dil.
Asyalı * Asya’da yaşayan kimse.
* Asya’ya özgü olan, Asya ile ilgili (olan).
Asyalılık * Asyalı olma durumu.

Bir yanıt yazın