ateşyağdırmak | * ateşli silâhlarla aralıksız mermi atmak. * çevresindekilere ağır sözler söylemek. |
ateş! | * ateşetmek için verilen komut. |
ateş baz | * Osmanlılarda şenlikler için donanma fişeklerini hazırlayan kimse. * Ateşle hüner gösteren oyuncu. |
ateşçi | * Fabrika, vapur, lokomotif gibi ateşle işleyen yerlerde ocaklara kömür atıp ateşin sürekli yanmasınısağlayan kimse. |
ateşçilik | * Ateşçinin işi. |
ateşe atmak | * bile bile çok tehlikeli bir işe girişmek. |
ateşe dayanıklı | * aşırıısıdan zarar görmeyen. |
ateşe tutmak | * az ısıtmak. * üzerine ateşli silâhla mermi atmak. |
ateşe vermek | * ateşiçine sokmak. * bir yeri kasten yakmak, kundak sokmak. * aşırıtelâşa ve sıkıntıya düşürmek. * bir ülkeyi savaşa sokarak veya kargaşa ve karışıklık yaratarak sıkıntıve yıkıma uğratmak. |
ateşe vurmak | * bir yemeği pişmek üzere ocağa koymak. |
ateşe vursa duman vermez | * pek cimri olanlar için söylenir. |
ateşi başına vurmak | * çok öfkelenmek, sinirlenmek, coşmak. |
ateşi çıkmak (veya yükselmek) | * (hasta için) vücut ısısı olağandan çok artmak. |
ateşi düşmek | * (hasta için) ateşi geçmek veya azalmak. |
ateşi uyandırmak | * sönmek üzere olan ateşi canlandırmak. |
ateşin | * Ateşli, coşkun. |
ateşine (veya nârına) yanmak | * bir kimse yüzünden zarara uğramak. |
ateşini almak | * yüksek vücut ısısınıdüşürmek. * derece ile ateşi ölçmek. * acıyı, yanmayıazaltmak. |
ateşkes | * Savaşan iki kuvvetin karşılıklı olarak savaşıdurdurması, bırakışma, mütareke. |
ateşle barut bir yerde durmaz | * biri kız, biri erkek iki gencin bir yerde yalnız başlarına kalmalarının sakıncalı olduğunu anlatmak için söylenir. |
ateşle oynamak | * pek tehlikeli bir işle uğraşmak. |
ateşleme | * Ateşlemek işi. |
ateşlemek | * Tutuşturmak, yakmak. * Top, tüfek gibi patlayıcımaddeleri patlatmak. * Kışkırtmak, heveslendirmek. |
ateşlendirme | * Ateşlendirmek işi. |
ateşlendirmek | * Coşturmak, kışkırtmak, şiddetlendirmek. |
ateşlenme | * Ateşlenmek işi. |
ateşlenmek | * Ateşlemek işine konu olmak. * Vücut ısısıartmak. * Coşmak, kızışmak, şiddetlenmek. |
ateşler içinde | * (hasta) çok ateşli bir durumda. |
ateşletme | * Ateşletmek işi. |
ateşletmek | * Ateşlemek işini yaptırmak. |
ateşleyici | * Ateşleme niteliği olan. * Patlayıcımaddeleri ateşlemekte kullanılan cihaz. |
ateşli | * Ateşi olan. * Coşkun, coşturucu, coşkulu. * Cinsel istekleri güçlü olan. |
ateşli ateşli | * Yoğun ve heyecanlı bir biçimde, hararetli hararetli. |
ateşli silâh | * Patlayıcımadde aracı ile mermi atan top, tüfek gibi silâh. |
ateşlik | * Ateşyakılan veya konulan yer. |
ateşlilik | * Ateşli olma durumu. |
ateşperest | * Ateşe tapan. |
ateşten gömlek | * acı, üzüntü veren, dayanılmaz, sıkıntılıdurum. |
atfen | * Mal ederek, yükleyerek. |
atfetme | * Atfetmek işi, isnat. |
atfetmek | * Bir işi veya bir sözü bir kimseye mal etmek, yüklemek, isnat etmek. * Yöneltmek, çevirmek. |
atgiller | * Atları, eşekleri ve zebraları içine alan, tek parmaklımemeliler familyası. |
atıalan Üsküdar’ı geçti | * fırsatın kaçırılıp artık yapılacak bir şey kalmadığınıanlatır. |
atıcı | * İyi nişan alan, attığınıvuran kimse. * Yalancı, asılsız şeyler uydurup söyleyen. |
atıcılık | * Atıcı olma durumu. * Bazıateşli silâhlar kullanarak yapılan spor. * Yalancılık, uydurmacılık. |
atıf | * Yöneltme, çevirme. * İlişkili bulma. |
atıfet | * İyilik, bağış, kayra, lütuf, ihsan, inayet. * Karşılık beklemeden gösterilen sevgi. |
atık | * Süt veya yoğurt çalkamaya yarar küçük yayık. |
atık | * Atılmış, atılan. |
atık kâğıt | * Kâğıt, işleme sürecinden veya kullanımdan sonra arta kalan ve kâğıt veya karton üretiminde ve kâğıt hamuru yapımında tekrar kullanılan kâğıt veya karton parçaları. |
Kategoriler