Kategoriler
C SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük C Sayfa 15

cevabî * Cevap niteliğinde olan.
cevahir * Elmas, yakut gibi değerli taşlar, mücevher.
cevahir yumurtlamak * cevher yumurtlamak.
cevahirci * Mücevher alıp satan kimse, mücevherci.
cevap * Bir soruya, bir isteğe, bir söz veya yazıya verilen karşılık, yanıt.
cevap anahtarı * Sınavlarda sorulan soruların çözülmüş biçimi.
cevap hakkı * Bir kimsenin şahsıyla ilgili basın yayın organlarında çıkan haberlere karşılık olarak ya düzeltme ya da cevap
verme hakkı.
cevap kâğıdı * Sınavlarda sorulan soruların cevaplarının bulunduğu kâğıt.
cevap vermek * karşılık olarak bildirmek veya söylemek.
* ihtiyacıkarşılamak.
* iyi sonuç vermek, iyi sonuç alınmak.
cevaplama * Cevaplamak işi.
cevaplamak * Bir soruya, bir isteğe, bir söz veya yazıya karşılık vermek, yanıtlamak.
cevaplandırılma * Cevaplandırılmak işi, yanıtlandırılma.
cevaplandırılmak * Bir şeyin cevabı, karşılığıverilmek, yanıtlandırılmak.
cevaplandırma * Cevaplandırmak işi, yanıtlandırma.
cevaplandırmak * Bir şeyin cevabını, karşılığınıvermek, yanıtlandırmak.
cevaplı * İçinde cevap bulunan, yanıtlı.
cevaplıtelgraf * Cevabının ücreti bir şey sorup cevap almak için telgraf gönderen kimse tarafından önceden ödenmişolan
telgraf türü.
cevapsız * Cevabıverilmemiş, karşılıksız, yanıtsız.
cevapsız bırakmak * karşılığında herhangi bir cevap vermemek, bir tepki göstermemek.
cevaz * İzin, müsaade.
cevaz vermek * hoşgörmek, uygun bulmak.
cevelân * Dolaşma, dolanma, gezinme, gezinti.
cevher * Bir şeyin özü, maya, gevher.
* Değerli süs taşı, mücevher.
* İyi yetenek.
* Töz.
cevher yumurtlamak * değerli sözler söylediğini sanarak saçmalayanlar için alay yollu söylenir.
cevherli * Cevheri olan.
cevhersiz * Cevheri olmayan.
cevir * Eziyet, cefa, üzgü.
ceviz * Cevizgillerin örnek bitkisi olan, uzun ömürlü, gövdesi kalın, kerestesi değerli, yurdumuzda çok yetişen ağaç
(Juglans regia).
* Bu ağacın yağlı, nişastalıyemişi, koz.
* Ceviz ağacının kerestesinden yapılmış.
ceviz içi * Cevizin kabuğu kırıldıktan sonra kalan iç.
ceviz kırmak * yanlıştutum veya davranışta bulunmak, hata yapmak.
cevizgiller * Örneği ceviz olan, taçsız iki çeneklilerden bir bitki familyası.
cevizî * Cevizden yapılmışveya cevizi andıran.
cevizli * Cevizi olan, ceviz katılmış.
cevizlik * Ceviz ağacının çok olduğu yer.
cevretme * Cevretmek işi.
cevretmek * Eziyet etmek.
cevval * Davranışlarıçabuk ve kesin olan.
cevvaliyet * Çabukluk, hareketlilik.
cevvî * Atmosfer ile ilgili, atmosferik.
Cevza * İkizler burcu.
ceylân * Çift parmaklılardan, boynuzlugiller familyasından, çöllerde yaşayan, çok hızlıkoşan, gözlerinin güzelliği ile
tanınan, ince bacaklı, zarif, memeli hayvan, gazal (Gazella dorcas).
ceylân bakışlı * Süzgün ve tatlı bakışlı.
ceylân gibi * yapısı ince ve uyumlu.
ceylânca * Ceylân gibi, ceylâna uygun biçimde.
ceza * Uygun görülmeyen tepki ve davranışlarıönlemek için üzüntü, sıkıntı, acıveren uygulama.
* Suç işleyen bir kimsenin yaşantısına, özgürlüğüne, mallarına, onuruna karşıdevletin koyduğu sınırlama.
ceza alanı * (futbol, hentbol vb. de) Bir oyuncunun bilerek yaptığıkural dışıdavranışın penaltı ile cezalandırıldığıveya
kalecinin topu elle tutmasına izin verilen alan.
ceza almak * öğrenci cezalandırılmak.
* (görevli, suçluya) para cezasıverdirmek.
ceza atışı * Ceza vuruşu.
ceza çekmek * hapiste yatmak.
* manevî bakımdan işlenen suçun ağırlığını çekip sıkıntıve üzüntü içinde kalmak.
ceza evi * Hükümlülerin içinde tutulduklarıyapı, hapishane, mahpushane.

Bir yanıt yazın