Kategoriler
C SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük C Sayfa 21

-cil * -cıl / -cil.
cilâ * Bir şeyi parlatmak için kullanılan kimyasal birleşik.
* Parlaklık.
* Gereksiz süs, gösteriş.
cilâ topu * Cilâ eriyiğini yüzeye sürtmede kullanılan, dışıdokuma bezden, içi yıkanmışyün veya pamuktan hazırlanan
topaç.
cilâ vermek * aydınlatmak.
cilâ yağı * Cilâ topunun, cilâlanacak yüzeyde kolayca kaymasınısağlayan, asitsiz, renksiz ve reçinesiz ince yağ.
cilâcı * Cilâ yapan, eşyaya cilâ vuran kimse.
cilâcılık * Eşyaya cilâ vurma işi.
cilâlama * Cilâlamak işi.
cilâlamak * Cilâ sürmek, cilâ vurmak.
* Pürüzünü gidererek parlatmak.
* Neşesini artırmak.
cilâlanma * Cilâlanmak işi.
cilâlanmak * Cilâlamak işine konu olmak.
cilâlatma * Cilâlatmak işi.
cilâlatmak * Cilâlamak işini yaptırmak.
cilâlı * Cilâsı olan, cilâ sürülmüş, cilâ ile parlatılmış, mücellâ.
CilâlıTaşDevri * Tarihten önceki zamanların ayrıldığıüç devirden biri.
cilâsız * Cilâ sürülmemişveya cilâsıkalmamışolan.
cilâsun * Yiğit, eli çabuk, becerikli kimse.
cilban * Çok küçük taneli fasulye.
cilbent * Klâsör.
cildiye * Deri hastalıkları, dermatoloji.
cildiyeci * Deri hastalıklarıuzmanı, dermatolog.
cildiyecilik * Cildiyeci olma durumu.
cilt * Deri, ten.
* Formalarıveya yaprakları birbirine dikilerek veya yapıştırılarak bir kitaba geçirilen deri, bez veya kâğıtla
kaplıkapak.
* Bir eserin ayrıayrı basılan bölümlerinden her biri.
cilt evi * Cilt işleri yapan dükkân, ciltçi.
cilt kapağı * Forma veya fasikül hâlinde yayımlanan eserlerin bir örnek ciltlenip kullanılması için hazırlanan bez veya
plâstik kaplanmışkalın karton.
ciltçi * Kitaplarıciltleyen kimse, mücellit.
* Cilt evi.
ciltçilik * Ciltçinin işi, mücellitlik.
ciltleme * Ciltlemek işi.
ciltlemek * Kitaba cilt yapmak.
ciltlenme * Ciltlenmek işi.
ciltlenmek * Ciltlemek işi yapılmak.
ciltletme * Ciltletmek işi.
ciltletmek * Ciltlemek işini yaptırmak.
ciltli * Ciltlenmişolan.
ciltlik * Cilt yapmaya yarayan malzeme.
* Ciltlerden oluşan takım.
ciltsiz * Ciltlenmemişolan.
cilve * Hoşa gitmek için yapılan davranış, kırıtma, naz.
* Görünme, ortaya çıkma, tecelli.
cilve etmek (veya yapmak) * nazlanmak, kırıtmak.
cilvebaz * Cilve yapan, cilveli davranan kimse.
cilvekâr * Cilveli.
cilvelenme * Cilvelenmek işi.
cilvelenmek * Cilve yapmak.
cilveleşme * Cilveleşmek işi.
cilveleşmek * Karşılıklıcilve yapmak.
* Birbirine çok yakın arkadaşmışgibi takılmak.
cilveli * Cilvesi olan, cilve yapan, cilvekâr.
cilvesiz * Cilvesi olmayan.
cim * Arap alfabesinde c sesini gösteren harfin adı.
cim karnında bir nokta * hiçbir bilgisi olmayan, cahil.
* acemi, toy.
cima * (insanlarda) Çiftleşme, cinsel ilişki.
cimbakuka * Çelimsiz ve biçimsiz (kimse).

Bir yanıt yazın