Kategoriler
F SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük F Sayfa 2

fainal four * Dörtlü final.
fair-play * Dürüst oyun.
faiz * İşletmek için bir yere ödünç verilen paraya karşılık alınan kâr, getiri, ürem, nema.
* Kapitalist ekonomide, artık değerin değişikliğe uğramış biçimi olarak paranın fiyatı, kiralanan paranın kira
bedeli.
faiz fiyatı * Faize verilen 100 kuruşkarşılığında alınan bir yıllık faiz.
faizci * Faizle ödünç para veren kimse, tefeci.
faizcilik * Faizcinin işi, tefecilik.
faize vermek * (parayı) faizle ödünç vermek.
faizlendirme * Faizlendirmek işi.
faizlendirmek * Parayıfaize verip işletmek, çoğaltmak, nemalandırmak.
faizli * (para için) Faizi olan, faizle işlem gören.
faizsiz * (para için) Faizi olmayan.
fak * Tuzak, kapan.
Fak Fuk Fonu * Sosyal yardımlaşma amacıyla 1990’lıyıllarda kurulan, halk arasında bu kısaltmayla tanınan fakir fukara
fonu.
faka basmak * aldatılmak, tuzağa düşmek.
faka bastırmak * aldatmak, tuzağa düşürmek.
fakat * Yalnız, ancak, ama, lâkin.
fakfon * Bakır, nikel ve çinkodan oluşan gümüşgörünüşünde bir alaşım.
fakır * Yoksulluk, fukaralık.
fakih * Fıkıh bilgini.
fakir * Geçimini güçlükle sağlayan, yoksul, fukara.
* Zavallı.
* (nesneler için) Olması gerekenden az.
* Alçak gönüllülük için birinci kişi zamiri görevinde kullanılırdı.
* Hindistan’da yokluğa eziyete kendini alıştırmışderviş.
fakir cevher * İçindeki madenin oranıdüşük olan maden cevheri.
fakir düşmek * yoksullaşmak.
fakir fukara * Yoksullar, geçimini sağlamakta güçlük çekenler.
fakir tavuğu tek tek yumurtlar * destekçisi olmayan, dayanağı olmayan kimsenin işleri yavaşyürür.
fakirane * Fakir gibi, fakire uygun düşen biçimde.
fakirce * Fakire benzer durumda.
fakirhane * Düşkünler yurdu.
* Alçak gönüllülük göstermek için “evimiz” anlamında kullanılır.
fakirizm * Hint felsefesinde insan vücudu bütün kötülüklerin kaynağısayıldığından, bedene eziyeti ruhun kurtuluşu
ve mutluluğu için gerekli gören çilekeşlik, Hint dervişliği.
fakirleşme * Yoksullaşma.
fakirleşmek * Yoksullaşmak.
fakirleştirme * Fakirleştirmek işi veya durumu.
fakirleştirmek * Yoksullaştırmak.
fakirlik * Yoksulluk.
* Verimsizlik, kısırlık.
* Yetersizlik.
fakr * Bkz. fakır.
faks * Belgegeçer.
faksimile * Tıpkı basım.
fakslama * Fakslama, belgegeçerleme işi.
fakslamak * Belgeçerlemek, belgeçer ile göndermek.
faktitif * Ettirgen fiil.
faktör * Etken, etmen.
fakül * Benek.
fakülte * Bir üniversitenin, öğrenim alanıveya uzmanlık konusu bakımından ayrılmışkollarından her biri.
fakülteli * Fakülte öğrencisi olan (kimse).
fal * Geleceği öğrenmek, şans ve kısmeti anlamak amacıyla oyun kâğıdı, kahve telvesi, el ayası gibi şeylere
bakarak anlam çıkarma.
fal açmak (veya bakmak) * bakla, su, iskambil vb. ne bakarak gelecekte olacak şeyleri anlamaya çalışmak.
fal taşı * Falcıların fala bakmak için kullandıklarıdeğişik biçim ve renklerdeki taş.
falaka * Ceza olarak ayak tabanlarına vurmakta kullanılan, ayaklarıuygun bir durumda sıkıştırıp tutan kalınca bir
sopa ile bunun iki ucuna bağlı bir ipi olan işkence aracı.
* Bu araçla uygulanan dayak cezası.
* Bazıkaldıraçlarda kullanılan ucu iple bağlıağaç parçası.
falakacı * Sadrazamın, İstanbul kadısının, yeniçeri ağasının veya sekbanbaşının denetlemeler sırasında yanında
bulunan ve suçlu bulunanlarıfalakaya yatıran görevli.
falakalı * Falakası olan.
falakaya çekmek (yatırmak, vurmak veya yıkmak) * falakaya bağlayarak dövmek.

Bir yanıt yazın