Kategoriler
F SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük F Sayfa 27

forum * Eski Romalılar zamanında, Roma’da ve diğer şehirlerde kamu işlerini konuşmak için halkın toplandığı alan.
* Dinleyici durumunda olanların da söz alabildikleri belli bir konu üzerinde düzenlenmiştoplantı.
* Bazısorunların görüşülerek karara bağlandığı genel toplantı.
* Tartışma alanı.
forvet * Futbolda görevi karşıtarafa top sürmek ve gol atmak olan ileri uçtaki oyuncu, akıncı.
fos * Çürük, temelsiz, boş, kof.
fos çıkmak * bir işin sonu gelmemek, boşçıkmak.
fosfat * Fosforik asidin tuzu veya esteri.
fosfatlama * Fosfatlamak işi.
fosfatlamak * Ekilen topraklara fosfatlı gübre vermek.
* Madensel bir parçanın yüzeyinde koruyucu bir fosfat tabakası oluşturmak.
fosfatlı * İçinde fosfat olan.
fosfor * Atom numarası15, atom ağırlığı30,97 olan, yarısaydam, bal mumu kıvamında, karanlıkta ışıldayan
sarımsak kokulu, 1,83 yoğunluğunda, zehirli bir element. KısaltmasıP.
fosforışı * Bazıcisimlerin veya canlıvarlıkların normal sıcaklığında hissedilir bir artışolmadan, karanlıkta ışık verme
özelliği.
fosforışıl * Fosforışıözelliği olan.
fosforik * Gübre, sabun, deterjan yapımında ve eczacılıkta kullanılan, renksiz sıvıanlamına gelen fosforik asit
teriminde geçer.
fosforik asit * Fosfor, hidrojen ve oksijenden oluşan, suda kolay çözünen, 42° C’ de eriyen, kristal yapılı, renksiz bir asit
(H3PO4).
fosforlu * Birleşiminde fosfor olan.
* Işıklı, parlak.
* Gösterişli, çok boyalı.
fosforsuz * Fosforu olmayan.
fosgen * Karbonmonoksit ile klordan meydana gelen boğucu bir gaz.
fosil * Yerin altında kalıp taşlaşmışhayvan ve bitki kalıntısı, taşıl, müstehase.
* Düşünce, yaşayış biçimi vb. bakımlardan çağın gerisinde kalmışkimse.
fosilleşme * Fosilleşmek durumu, taşıllaşma.
fosilleşmek * Fosil durumuna gelmek, taşıllaşmak.
* Gerilemek, köhneleşmek.
fosilli * İçinde fosil bulunan.
foslama * Foslamak işi.
foslamak * Fos çıkmak.
foslatma * Foslatmak işi.
foslatmak * Yanlışınıveya hilesini ortaya çıkararak birini bozmak, utandırmak.
fosseptik * Lâğım çukuru.
fosur fosur * “Tütün, sigara vb.nin dumanınısavurarak içmek” anlamında fosur fosur içmek deyiminde geçer.
fosurdama * Fosurdamak işi.
fosurdamak * Solurken ağızdan ses çıkarmak.
fosurdatma * Fosurdatmak işi.
fosurdatmak * Tütün, sigara vb. ni duman çıkararak içmek.
fosurtu * Sigarayıfosur fosur içerken çıkan ses.
foşa * Tombul fındık grubunda standart bir fındık çeşiti.
foşurdama * Foşurdamak işi.
foşurdamak * Foşur foşur ses çıkarmak.
foşurdata foşurdata * Foşurdayarak, foşurdatır bir biçimde.
foşurdatma * Foşurdatmak işi.
foşurdatmak * Suyun foşurdamasına yol açmak.
fota * İçinde şarap yapılan bir çeşit fıçı.
fotin * Bkz. potin.
foto * Işık.
foto * Fotoğraf sözünün kısaltılmışı.
fotoakım * Fotoelektrik olayından elde edilen akım.
fotoelektrik * Işığın etkisiyle elektrik üretme, yaratma.
* Işık ışımalarının etkisiyle oluşan her tür elektrik olayı için kullanılır.
fotofiniş * Bir yarışta, yarışanların varışanınıtespit eden araç.
fotoğraf * Görüntüyü, ışığa karşıduyarlıklı(cam, kâğıt gibi) bir yüzey üzerinde özel makine ile tespit etme yöntemi.
* Bu yöntemle tespit edilerek çoğaltılan resim.
fotoğraf çekmek * fotoğraf makinesiyle görüntü tespit etmek.
fotoğraf makinesi * Fotoğraf çekerken görüntüyü duyarlıklıyüzey üzerinde tespit etmeye yarayan cihaz.
fotoğrafçı * Fotoğraf çeken veya basan kimse.
* Fotoğraf çekilen veya fotoğraf makinesi satılan yer, fotoğrafhane.
fotoğrafçılık * Fotoğraf çekme yöntemi.
* Fotoğrafçının mesleği.
fotoğrafhane * Fotoğrafçının çalıştığıyer.

Bir yanıt yazın