gözlemek | * Bir şeyin olmasınıveya bir kimsenin gelmesini beklemek, intizar etmek. * Dikkatle bakmak, tarassut etmek. * İncelemek, araştırmak. * Gizlice bakmak, gözetlemek. |
gözlemleme | * Gözlemlemek işi. |
gözlemlemek | * Gözlemek. * Dışdünyadaki bir şeyi iyi bilmek için dikkati onun üzerinde tutmak, müşahede etmek. |
gözlenme | * Gözlenmek işi. |
gözlenmek | * Gözlemek işi yapılmak veya gözlemek işine konu olmak. |
gözler önüne serilmek | * görülmek, bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmak. |
gözler önüne sermek | * açıklamak, sergilemek, göstermek, tanıtmak. |
gözleri açılmak | * uyanmak. * Bkz. gözü açılmak. |
gözleri bayılmak | * uyku, istek gibi herhangi bir durum gözlerinden belli olmak. |
gözleri berraklaşmak | * bakışlarıdaha canlıve parlak olmak. |
gözleri buğulanmak (veya bulutlanmak) | * gözleri yaşararak çevreyi bulanık görmek. |
gözleri çakmak çakmak (olmak) | * ateşli hastalık veya öfkeden gözleri kızarmışve parlamışolmak. |
gözleri çekik | * gözleri şakaklara doğru gerilmişolan. |
gözleri çukura gitmek (veya kaçmak) | * aşırıyorgunluktan göz çevresi kararmak veya çökmek. |
gözleri dolmak (veya dolu dolu olmak) | * ağlayacak kadar duygulanmak. |
gözleri dönmek | * (aşırıateşten veya can çekişirken) gözlerin renkli bölümü kapakların altında kalarak görünmemek. * öfkesinde ne yaptığını bilmemek. |
gözleri evinden (veya yuvalarından) uğramak (veya fırlamak) | * korku, öfke ve telâşı gözlerinden belli olmak. |
gözleri fal taşı gibi açılmak | * büyük bir şaşkınlık veya öfkeden dolayı gözler doğal olmayan bir biçimde açılmak. |
gözleri fıldır fıldır etmek | * şeytanca ve çapkınca bakmak. |
gözleri ışık içinde (veya ışıklı) | * güçlü ışık yüzünden bakamamak. * çok neşeli, mutlu, heyecanlı. |
gözleri kamaşmak | * hayran olmak, büyülenmek. |
gözleri kan çanağına dönmek (veya gözleri kanlanmak) | * uykusuzluk, yorgunluk, ağlama gibi sebeplerle gözleri çok kızarmak. * sinirden, öfkeden, hiddetten gözleri irileşmek ve kızarmak. |
gözleri kapanmak | * ölmek. * çok uykusu gelmek. |
gözleri kararmak | * başdönmesi, açlık, yorgunluk gibi sebeplerle iyi göremez olmak. |
gözleri parlamak | * gözlerinde sevinç ve istek belirmek. |
gözleri sulanmak | * gözlerine yaşgelmek. |
gözleri süzülmek | * göz kapaklarıhafifçe kapanmaya başlamak. |
gözleri takılıp kalmak | * (bir şeyden) gözlerini ayıramamak. |
gözleri velfecri okumak | * kurnazlığı gözlerinden belli olmak. |
gözleri yaşarmak | * gözleri sulanmak. * duygulanmak. |
gözleri yollarda kalmak | * birinin gelmesini, merak, istek veya özlemle beklemek. |
gözlerinde şimşek (veya şimşekler) çakmak | * çok kızmak, öfkelenmek. * çok üzücü bir sebeple sarsılmak. |
gözlerinden okumak | * (birinin) içinden geçenleri bakışlarından sezmek. |
gözlerine inanamamak | * hiç umulmayan, hiç beklenmeyen bir şeyin görülmesi karşısında şaşırmak. |
gözlerine uyku girmemek (veya gözlerini uyku tutmamak) | * hiç uyuyamamak. |
gözlerini (veya gözünü) oymak | * birine çok kötülük etmek. |
gözlerini açmak | * uyanmak. * kendine gelmek, ayılmak. |
gözlerini alamamak | * bakışlarınıayıramamak. |
gözlerini bayıltmak | * gözlerini yarıkapamak. |
gözlerini belertmek | * gözlerini, akıçok görünecek biçimde açmak. |
gözlerini bitirmek | * gözlerini aşırıyormak. |
gözlerini devirmek | * öfke ile bakmak. |
gözlerini devirmek | * öfke ile bakmak. |
gözlerini dikmek | * dikkatle bakmak, gözünü ayırmadan bir yere veya bir kimseye bakmak. |
gözlerini fal taşı gibi açmak | * şaşkınlıkla, hayretle bakmak. |
gözlerini kaçırmak | * biriyle göz göze gelmemek için gözlerini başka tarafa çevirmek. |
gözlerini kan bürümek | * Bkz. gözünü kan bürümek. |
gözlerini kapamak | * ölmek. |
gözlerinin içi gülmek | * çok sevindiği yüzünden, gözlerinden belli olmak. |
gözlerinin içine kadar kızarmak | * utancından yüzü çok kızarmak. |
Kategoriler