Kategoriler
İ SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük İ Sayfa 1

i * İyot’un kısaltması.
-i * Bkz. -ı/ -i (II).
-i * Bkz. -ı/ -i (III).
-i * Bkz. -ı/ -i (IV).
-i * 343 -ı/ -i (I).
-i hâli * Bkz. belirtme durumu, yükleme durumu.
i, İ * Türk alfabesinin on ikinci harfi. İadıverilen bu harf, ses bilimi bakımından ince, düz, dar ünlüyü gösterir.
iade * Alınmış bir şeyi geri verme.
* Verilen bir şeyi almayarak geri çevirme, reddetme.
* Karşılıklı olarak yapma, mukabele etme.
iade edilmek * geri verilmek, geri çevrilmek.
iade etmek * geri vermek, geri çevirmek.
* karşılık olarak yapmak, mukabele etmek.
iadeiziyaret * Daha önce yapılan ziyaretin karşılığınıverme.
iadeli * Kendisine ulaştırılan kimseden, gönderene iletmek için imza alınan.
* Divan edebiyatında her beytin son sözünü sonraki beytin ilk sözü yapma biçiminde ortaya çıkan söz sanatı,
buna iade de denilmiştir.
iadeli taahhütlü * Bkz. iadeli.
iane * Yardım.
* Yardım amacıyla toplanan para.
iare * Eğreti verme, ödünç verme.
iaşe * Yedirip içirme, besleme, bakma.
iaşe etmek * yedirip içirmek, beslemek, bakmak.
iaşe ve ibate * Besleme, yedirip içirme ve barındırma.
ibadet * Tanrı buyruklarınıyerine getirme, Tanrı’ya yönelen saygıdavranışı, tapınma.
* Âyin, kült.
ibadet de gizli, kabahat de * yapılan iyiliklerin göstermelik olmaması, işlenen suçların, ayıplarının açığa vurulmaması için kullanılır.
ibadet etmek * Tanrı buyruklarınıyerine getirmek, Tanrı’ya yönelen saygıdavranışlarında bulunmak, tapınmak.
ibadetgâh * İbadet yeri, ibadethane.
ibadethane * İbadet edilen yer, tapınak.
ibadullah * Tanrı’nın kulları.
* Pek bol, pek çok.
ibare * Bir düşünce anlatan bir veya birkaç cümlelik söz.
ibaret * Oluşan, meydana gelen.
ibaret olmak (veya kalmak) * -dan /-den oluşmak, meydana gelmek.
* ancak bu kadar olmak.
ibate * Barındırma.
ibate etmek * barındırmak.
ibda * Yaratma, yoktan var etme.
ibdaî * Orijinal.
ibibik * Çavuşkuşu, hüthüt.
ibik * Horoz, hindi vb.nin tepesinde bulunan kırmızıderi uzantısı.
* Bazıkemiklerde bulunan ve kasların tutunmasına yarayan, çizgi durumunda pürtüklü çıkıntı.
* Emzik.
* Köşe, kenar, uç.
ibikli * İbiği olan.
ibiksi * İbiğe benzer.
ibis * Leyleksilerden, Afrika ve BatıAsya’nın sulak yerlerinde yaşayan bir kuş, Mısır turnası(İbis aethiopica).
ibiş * Orta oyununda çoğu kez aptal uşak rolünü oynayan komik.
* Şapşal, palyaço.
ibişgibi * yüz ve davranışları gülünç olan kimseler için söylenir.
iblâğ * Ulaştırma, eriştirme.
* Bir şeyin miktarınıartırma.
iblâğetmek * ulaştırmak, eriştirmek.
* bir şeyin miktarınıartırmak.
iblis * Şeytan.
* Kötü, düzenci.
iblisane * İblis gibi.
iblisçe * Şeytanca, kötülük düşünerek.
iblisçilik * İblise bağlanma ve tapınma.
* İblisçe davranma.
iblisçilik etmek * iblisçe davranmak.
ibne * Eş cinsel ilişkide pasif erkek.
* Kırgınlıkla hakaret yollu söylenen söz.
ibnelik * İbne olma durumu.
* İbne gibi davranma durumu.
ibra * Aklama, temize çıkarma.
ibra etmek * aklamak.

Bir yanıt yazın