Kategoriler
I SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük I Sayfa 9

ıtır * Güzel koku.
* Itır çiçeği.
ıtır çiçeği * Sardunyagillerden, yaprakları güzel kokulu, çiçekleri türlü renklerde bir süs bitkisi (Pelargonium radicula).
ıtır yaprağı * Süsleme sanatında ıtır yaprağı biçiminde oluşturulan ve kullanılan motif.
ıtırlı * Güzel kokulu, muattar, ıtrî.
ıtlak * Salıverme, koyuverme.
ıtlak olunmak * ad verilmek, adı olmak.
ıtlak üzre * genel olarak.
ıtnap * Sözü boşyere uzatma.
ıtrah * Dışarıçıkarma, dışarıatma.
ıtrah etmek * vücuttan dışarıatmak.
ıtrışahî * Sultanlara özgü güzel koku.
ıtrî * Itırlı, kokulu.
ıtriyat * (sürünülecek) Güzel kokular.
ıtriyatçı * Güzel kokular, makyaj malzemesi satan kimse veya yer.
ıtriyatçılık * Itriyatçı olma durumu.
ıttıla * Bilgi edinme, öğrenme.
ıttırat * Birbirini izleme, birbiri arkasından gelme, düzenli sıralanma.
ıvır zıvır * Küçük, önemsiz (şey).
ıydiye * Bayram kutlaması.
* Bayramlarda din ve devlet büyüklerine sunulan kaside.
-ız * Bkz. -z (I).
-ız * Fiilden sıfat türeten ek: tık-ız vb.
-ız / -iz, -uz / -üz * İsim soyundan yüklemlere, fiillerin türlü kip ve zamanlarına eklenen çokluk 1. kişi eki: iyiy-iz, yorgun-uz,
üzgünüz, al-ır-ız, bil-ir-iz, gid-iyor-uz, görür-üz, al-acağ-ız, gör-eceğ-iz, çalış-malı-y-ız vb.
ızbandut * Görünüşü ve davranışı ile korku veren (iri yarıadam).
* Rum korsanlarına verilen ad.
ızbandut gibi * çok iri, cüsseli (erkek).
ızgara * Metal çubukların, ağaç dallarının aralıklısıralanmasıyla yapılan parmaklık veya kafes biçiminde araç.
* Et, balık, köfte gibi yiyecekleri pişirmekte kullanılan araç.
* Bu araç üstünde pişmiş.
* Pisliklerin su yollarınıtıkamasınıönlemek veya havalandırmak amacıyla su yollarının veya havalandırma
çıkışlarıüzerine konulan kafesli veya parmaklıklıdemir.
* Futbol ayakkabısıaltında bulunan iri başlıkabara.
ızgara demiri * Kazan ızgarasınımeydana getiren demir çubuklardan her biri.
ızgara köfte * Kıyma ve özel baharatların karıştırılarak ve yoğurularak hazırlanan, ızgarada pişirilen bir tür köfte.
ızgara parmaklığı * Yüzen cisimleri ve yapraklarıtutmak için, bir barajda, yükleme odasında basınçlı boru ağzının önüne eğik
olarak yerleştirilen demir parmaklık.
ızgara yatağı * Katıyakıtlımadenî bir ocağın, içine ızgaranın yerleştirildiği kısmı.
ızgaralı * Izgarası olan.
ızgaralık * Izgara yapmaya elverişli (et).
ızgarasız * Izgarası olmayan.
ızgın * Tohumlarından yağçıkarılan bir bitki (Eruca cappadocica).
ızrar * Zarar verme, zarara sokma.
ıztırap * Bkz. ıstırap.
ıztırar * Çaresizlik, ihtiyaç.

Bir yanıt yazın