Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 70

muşambalaşmak * Muşamba gibi olmak, muşamba durumunu almak, muşambaya dönmek.
muşmula * Gülgillerden, 2-3 m yükseklikte dikenli küçük bir ağaçcık (Mespilus germanica).
* Bu ağacın olgunlaşıp çürüdükten sonra yenilebilen, yuvarlak, mayhoş, buruk ve beşçekirdekli meyvesi,
döngel, beş bıyık.
muşmula gibi * yüzünde pek çok buruşuk ve kırışık bulunan.
muşta * Karşısındakine vurmak için özel olarak açılmışdeliklerine parmakların geçirilmesi ile kullanılan demir
parçası.
* Kunduracıların, derileri vurarak inceltmek için kullandıklarımetalden tokmak.
* Parmağın biri bükülüp sivriltilerek vurulan yumruk.
muştalama * Muştalamak işi.
muştalamak * Muşta ile vurmak.
muştu * Sevindiren haber, sava, müjde.
muştucu * Muştu getiren, savacı, müjdeci.
muştulama * Muştulamak işi.
muştulamak * Sevinilecek bir işin, olayın, vb. nin olduğunu birine haber vermek, mujdelemek.
muştulanma * Muştulanmak işi, müjdelenme.
muştulanmak * Sevinçli bir haber verilmek, müjdelenmek.
muştulu * Muştu bildiren, sevindirici, müjdeli.
muştuluk * Muştucuya verilen armağan, müjdelik.
mut * Bütün özlemlerin eksiksiz ve sürekli olarak yerine gelmesinden duyulan kıvanç, kut, saadet.
mut * Elli şiniklik tahıl ölçeği.
muta * Veri.
mutaassıp * Bağnaz.
mutabakat * Uyuşma, anlaşma, itilâf.
* Uygunluk.
* Uyum.
mutabık * Birbirine uyan, aralarında anlaşmazlık olmayan.
* Uygun.
mutabık kalmak * uyuşmak, anlaşmaya varmak.
mutabık olmak * aralarında anlaşmazlık olmamak, anlaşmak.
mutaf * Keçi kılından hayvan çulu, yem torbası gibi şeyler dokuyan kimse.
* Keçi kılından dokunmuşveya örülmüşhayvan çulu, yem torbası gibi şey.
mutallâka * Boşanarak dul kalmışkadın.
mutantan * Görkemli, şatafatlı.
mutariza * Yayayraç, parantez.
mutasarrıf * Kendinde kullanım hakkı olan, elinde bulunduran.
* Tanzimat’tan sonra, Osmanlıyönetim teşkilâtında sancakların yöneticisine verilen ad.
mutasarrıflık * Mutasarrıfın görev ve makamı.
* Sancak.
mutasavver * Tasarlanmış, düşünülmüş.
mutasavvıf * Tasavvuf inançlarını benimseyerek kendini Tanrı’ya adamışkimse, sofi.
mutasyon * Değişinim.
mutasyonist * Değişinimci.
mutasyonizm * Değişinimcilik.
mutat * Alışılmış, alışılan.
* Alışkanlık, alışılmışşey.
mutatabbip * Hekimlik taslayan kimse.
mutavaat * Boyun eğme, uyma, itaat etme.
* Dönüşlü.
mutavaat fiili * Bkz. dönüşlü fiil.
mutavassıt * Aracı.
* Orta, ortalama.
mutazarrır * Zarar görmüş, zarara uğramış.
mutçuluk * Hayatın anlamınımutlulukta bulan, insan davranışlarının mutluluk isteğiyle belirlendiği görüşüne dayanan
ahlâk öğretisi, evdemonizm.
muteber * Saygın, itibarı olan, hatırısayılır.
* İnanılır, güvenilir, sözü geçer.
* Yürürlükte olan, geçerliliği olan.
muteber olmak * yürürlükte olmak, geçerli olmak.
muteber olmak üzere * geçerli olarak.
mutedil * Düşünce, işvb.de aşırıya kaçmayan, ılımlı, itidalli.
* Ilıman.
mutedillik * Ilımanlık.
mutekit * Bir şeye inanan, itikat eden, inançlı, inanlı, imanlı, mümin, dindar.
mutemet * Kendisine inanılıp güvenilen kimse.
* Dairelerde, işyerlerinde bazıpara işlerine bakan görevli.
mutemetlik * Mutemedin görevi.
mutena * Özenilmiş, özenle yapılmış.
* Seçkin, önemli.
muteriz * Karşı gelen, itiraz eden, itirazcı.
* İtiraz eden (kimse).

Bir yanıt yazın