Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 82

müstafi * Kendi isteğiyle işinden çekilmiş, istifa etmiş.
müstağni * Elinde olanla yetinen, doygun.
* Nazlıdavranan.
müstahak * Hak etmiş, hak kazanmış, lâyık.
* Bir kimsenin lâyık olduğu ödül veya ceza.
müstahak olmak * hak kazanmak, lâyık olmak.
müstahdem * Hizmette bulundurulan (kimse), hizmetli, odacı, hademe.
müstahkem * Belirtilmiş, tahkim edilmiş, sağlamlaştırılmış.
müstahkem mevki * Türlü savunma tesislerini kapsayan bölge.
müstahsil * Üretici, yetiştirici.
müstahzar * Kullanıma hazır duruma getirilmiş, hazırlanmış.
* Önceden hazırlanarak eczahanede bulundurulan hazır ilâç.
müstahzarat * Eczahanelerde hazır olarak bulundurulan ilâçlar.
müstait * Doğuştan yetenekli, kabiliyetli olan.
müstakar * İstikrar bulmuş, durulmuş.
* Karar kılınan, yerleşilen yer.
müstakbel * İleri bir tarihte beklenen, gelecek.
* Gelecek (zaman), istikbal.
müstakil * Bağımsız.
* Kullanışyönünden başka bir yapı ile bağlantısı olmayan.
* Kullanışyönünden belli kişi veya kişiler için ayrılmışolan.
müstakim * Doğru, doğruluktan şaşmayan.
* Doğrulu.
müstamel * Kullanılmışolan.
* Yeni olmayan, eski.
müstantik * Sorgu yargıcı.
müstantiklik * Sorgu yargıçlığı.
müstear * Eğreti olarak alınmış, takma.
* Klâsik Türk müziğinde bir makam.
müstebat * Olacağısanılmayan, uzak görülen.
müstebit * Hükmü altında bulunanlara söz hakkıve davranışözgürlüğü tanımayan, zorba, despot.
müstebitlik * Müstebit olma durumu veya müstebitçe davranış, zorbalık, despotluk.
müstecir * Kira karşılığında bir yeri tutan kimse, kiracı.
müstefit * Yararlanma.
müstefit etmek * yararlandırmak.
müstefit olmak * yararlanmak, faydalanmak.
müstehase * Fosil, taşıl.
müstehcen * Açık saçık, edebe aykırı, yakışıksız.
müstehcenleşme * Müstehcenleşmek işi veya durumu.
müstehcenleşmek * Müstehcen duruma gelmek.
müstehcenlik * Müstehcen olma durumu.
müstehlik * Tüketici.
müstehzi * Alaycı.
müstekreh * İğrenç.
müstelzim * Gerektiren.
* Gerekli olan, gereken.
müstemirren * Ara vermeden, sürekli olarak.
müstemleke * Sömürge.
müstemlekeci * Sömürgeci.
müstemlekecilik * Sömürgecilik.
müsteniden * Dayanarak.
müstenit * Dayanan, yaslanan.
müstenkif * Oy vermekten veya bir karara katılmaktan çekinen, çekimser.
müstensih * İstinsah eden, suret çıkaran kimse.
* (yazıları) Çoğaltma makinesi, teksir makinesi.
müsterih * Bütün kaygılardan kurtulup gönlü rahata kavuşan, içi rahat olan.
müsterih olmak * içi rahat olmak, kaygıdan kurtulmak.
müstesna * Bir bütünün veya kuralın dışında olan, kural dışı, şaz.
* Benzerlerinden üstün olan, benzerleri az bulunan.
* Ayrıcalı, ayrıtutulan, ayrık.
* Dışındaki, ayrıtutularak, hariç.
müsteşar * Kendisinden bilgi alınan, kendisine danışılan kimse.
* Bakanlıklarda, elçiliklerde bakan veya büyük elçiden sonra gelen en büyük yönetici.
müsteşarlık * Müsteşar olma durumu.
* Müsteşarın görevi veya makamı.
müsteşrik * Doğu bilimci, şarkiyatçı, oryantalist.
müstevi * Her yeri aynıdüzeyde olan, düz.
* Düzlem.

Bir yanıt yazın