私が私の事を愛して – seni seviyorum. 何が悪いの?嫉妬でしょうか? – Sorun nedir?kıskanmak mı? 痛いだとか変わってるとか – acıyor, garip. 届きませんね そのリプライ – bu cevabı alamazsın.
大好きなお洋服 大好きなお化粧で – en sevdiğim kıyafetler, en sevdiğim makyaj. お決まりのハーフツイン巻いて – yarı ikiz, yarı ikiz, yarı ikiz, yarı ikiz, yarı ikiz, yarı ikiz, yarı ikiz, yarı ikiz, yarı ikiz お出かけしよ日傘持って ぼっちだって – şemsiyeyle çıkıyorum. 幸せだもん! – mutluyum!
Chu! 可愛くてごめん – Chu! çok tatlı olduğun için üzgünüm. 生まれてきちゃってごめん – doğduğum için üzgünüm. Chu! あざとくてごめん – Chu! çürük için özür dilerim. 気になっちゃうよね?ごめん – endişeleniyorsun, değil mi?Üzgünüm.
Chu! 可愛くてごめん – Chu! çok tatlı olduğun için üzgünüm. 努力しちゃっててごめん – denediğim için özür dilerim. Chu! 尊くてごめん – Chu! bu kadar değerli olduğum için üzgünüm. 女子力高くてごめん – Üzgünüm. ben bir kızım. ムカついちゃうよね?ざまあ – üzüleceksin, değil mi?Zama’nın
貴女は貴女の事だけどうぞ – kendinle ilgilisin. devam et. 私に干渉しないでください – Bana karışma. 類は友を呼ぶと言うけど – bir arkadaşını arayacağını söylüyor. 届きませんね その陰口 – anlamıyorsun, değil mi?
重い厚底ブーツ お気に入りのリュックで – En sevdiğiniz sırt çantasında ağır kalın tabanlı botlar 崩せない前髪くしでといて – patlamalarımı tarakla kıramam. お出かけしよ 軽い女?ふざけんな – dışarı çıkalım mı, hafif kız?dalga geçiyorsun. 重すぎるっつーの! – çok ağır!
Chu! 可愛くてごめん – Chu! çok tatlı olduğun için üzgünüm. この時代生きてごめん – bu zamanda yaşadığım için üzgünüm. Chu! 目立っててごめん – Chu! öne çıktığın için üzgünüm. 意識しちゃうよね?ごめん – bilincin yerinde olacak, değil mi?Üzgünüm.
Chu! 可愛くてごめん – Chu! çok tatlı olduğun için üzgünüm. 自分磨きしてごめん – kendimi parlattığım için özür dilerim. Chu! ぶりっ子でごめん – Chu! Üzgünüm. Üzgünüm. Üzgünüm. Üzgünüm. 虜にしちゃってごめん – seni yakaladığım için üzgünüm. ムカついちゃうでしょ?ざまあ – üzüleceksin, değil mi?Zama’nın
趣味の違い 変わり者と – garip bir insanla garip bir insan arasındaki tat farkı バカにされても – aptal olsan bile 曲げたくない 怖くもない – bükmek istemiyorum. korkmuyorum. あんたらごとき – sizin gibi.
自分の味方は自分でありたい – yanımda olmak istiyorum. 一番大切にしてあげたい – en çok değer vermeni istiyorum. 理不尽な我慢はさせたくない – mantıksız olmanı istemiyorum. “それが私” – “Bu benim”
Chu! 可愛くてごめん – Chu! çok tatlı olduğun için üzgünüm. 生まれてきちゃってごめん – doğduğum için üzgünüm. Chu! あざとくてごめん – Chu! çürük için özür dilerim. 人生楽しんでごめん – hayatımdan zevk aldığım için üzgünüm.
Chu! 可愛くてごめん – Chu! çok tatlı olduğun için üzgünüm. 努力しちゃっててごめん – denediğim için özür dilerim. Chu! 尊くてごめん – Chu! bu kadar değerli olduğum için üzgünüm. 女子力高くてごめん – Üzgünüm. ben bir kızım. ムカついちゃうよね?ざまあ – üzüleceksin, değil mi?Zama’nın
Je ne t’ai jamais dit – Sana hiç söylemedim. Mais nous sommes sommes immortels – Ama biz ölümsüzüz Pourquoi es-tu parti avant que je te l’apprenne? – Sana söylemeden önce neden ayrıldın? Le savais-tu déjà? – Bunu zaten biliyor muydun? Avais-tu deviné? – Tahmin ettin mi? Que des dieux se cachaient sous des faces avinées – Tanrıların cimri yüzlerin altında saklandığını
Mortels, mortels, nous sommes immortels – Ölümlüler, ölümlüler, biz ölümsüzüz Je ne t’ai jamais dit mais nous sommes immortels – Sana hiç söylemedim ama biz ölümsüzüz
As-tu vu ces lumières, ces pourvoyeuses d’été – Bu ışıkları gördün mü, bu yaz tedarikçileri Ces leveuses de barrières, toutes ces larmes épuisées – Bu engel kırıcılar, tüm bu bitkin gözyaşları Les baisers reçus, savais-tu qu’ils duraient? – Alınan öpücükler, sürdüklerini biliyor muydunuz? Qu’en se mordant la bouche, le goût on revenait – Ağzını ısırarak tadı geri geldi
Mortels, mortels, nous sommes immortels – Ölümlüler, ölümlüler, biz ölümsüzüz Je ne t’ai jamais dit mais nous sommes immortels – Sana hiç söylemedim ama biz ölümsüzüz
As-tu senti parfois que rien ne finissait? – Bazen hiçbir şeyin bitmediğini hissettin mi? Et qu’on soit là ou pas, quand même, on y serait – Ve orada olsak da olmasak da, hala orada olurduk Et toi qui n’es plus là c’est comme si tu étais – Ve artık orada olmayan sen sanki senmişsin gibi Plus immortel que moi mais je te suis de près – Benden daha ölümsüz ama seni yakından takip ediyorum
Mortels, mortels, nous sommes immortels – Ölümlüler, ölümlüler, biz ölümsüzüz Je ne t’ai jamais dit mais nous sommes immortels – Sana hiç söylemedim ama biz ölümsüzüz
Mortels, mortels, nous sommes immortels – Ölümlüler, ölümlüler, biz ölümsüzüz Je ne t’ai jamais dit mais nous sommes immortels – Sana hiç söylemedim ama biz ölümsüzüz
Un beau jour ou peut-être une nuit – Güzel bir gün ya da belki bir gece Près d’un lac je m’étais endormie – Bir gölün yanında uyuyakalmıştım Quand soudain, semblant crever le ciel – Birdenbire gökyüzünü deliyor gibi göründüğünde Et venant de nulle part – Ve hiçbir yerden gelmiyor Surgit un aigle noir – Siyah bir kartal belirir
Lentement, les ailes déployées – Yavaş yavaş, kanatlar yayıldı Lentement, je le vis tournoyer – Yavaşça döndüğünü gördüm. Près de moi, dans un bruissement d’ailes – Bana yakın, kanatların hışırtısı içinde Comme tombé du ciel – Sanki gökten düşmüş gibi L’oiseau vint se poser – Kuş dinlenmeye geldi
Il avait les yeux couleur rubis – Yakut rengi gözleri vardı. Et des plumes couleur de la nuit – Ve gecenin rengini tüyler À son front, brillant de mille feux – Alnına, bin ışıkla parlıyor L’oiseau roi couronné – Taçlı kral kuş Portait un diamant bleu – Mavi bir elmas taktı
De son bec, il a touché ma joue – Gagasıyla yanağıma dokundu. Dans ma main, il a glissé son cou – Elimde, boynunu kaydırdı C’est alors que je l’ai reconnu – İşte o zaman onu tanıdım. Surgissant du passé – Geçmişten kaynaklanan Il m’était revenu – Bana geri dönmüştü.
Dis l’oiseau, oh dis, emmène-moi – Kuşu söyle, oh söyle, götür beni Retournons au pays d’autrefois – Eski topraklara geri dönelim. Comme avant, dans mes rêves d’enfant – Daha önce olduğu gibi, çocukluk hayallerimde Pour cueillir en tremblant – Titrerken seçmek için Des étoiles, des étoiles – Yıldızlar, yıldızlar
Comme avant, dans mes rêves d’enfant – Daha önce olduğu gibi, çocukluk hayallerimde Comme avant, sur un nuage blanc – Daha önce olduğu gibi, beyaz bir bulutta Comme avant, allumer le soleil – Daha önce olduğu gibi güneşi aç Être faiseur de pluie – Yağmur yapıcı olmak Et faire des merveilles – Ve harikalar yaratın
L’aigle noir dans un bruissement d’ailes – Kanatların hışırtısındaki kara kartal Prit son vol pour regagner le ciel – Gökyüzüne dönmek için uçağını aldı
Un beau jour ou peut-être une nuit – Güzel bir gün ya da belki bir gece Près d’un lac je m’étais endormie – Bir gölün yanında uyuyakalmıştım Quand soudain, semblant crever le ciel – Birdenbire gökyüzünü deliyor gibi göründüğünde Et venant de nulle part – Ve hiçbir yerden gelmiyor Surgit un aigle noir – Siyah bir kartal belirir
Un beau jour, ou était-ce une nuit? – Güzel bir gün müydü yoksa bir gece miydi? Près d’un lac je m’étais endormie – Bir gölün yanında uyuyakalmıştım Quand soudain, semblant crever le ciel – Birdenbire gökyüzünü deliyor gibi göründüğünde Et venant de nulle part – Ve hiçbir yerden gelmiyor Surgit un aigle noir – Siyah bir kartal belirir
Un beau jour, une nuit – Güzel bir gün, bir gece Près d’un lac, endormie – Göl kenarında, uykuda Quand soudain – Aniden ne zaman Surgissant de nulle part – Birdenbire ortaya çıkıyor Surgit un aigle noir – Siyah bir kartal belirir
Un beau jour, une nuit – Güzel bir gün, bir gece Près d’un lac, endormie – Göl kenarında, uykuda Quand soudain – Aniden ne zaman Il venait de nulle part – Hiçbir yerden gelmedi. Il a surgit l’aigle noir – Kara kartal ortaya çıktı
Un beau jour, une nuit – Güzel bir gün, bir gece Près d’un lac, endormie – Göl kenarında, uykuda Il venait de nulle part – Hiçbir yerden gelmedi. Il surgit l’aigle noir – Kara kartal ortaya çıkıyor
De lucht – De lucht’un Licht op – Licht op De grond kraakt – De grond kraakt’ın Wind blaast – Rüzgar blaast
Koud en hard – Koud en zor Kijk en luister – Kijk en luister Licht en warmte – Licht en warmte Gloeit op – Gloeıt op
Als we los, als we wild samen zijn – Als biz los, als biz vahşi samen zijn Als we los, als we wild, als we samen zijn – Als we los, als we wild, als we samen zijn şarkı sözleri Als we los, als we wild samen zijn – Als biz los, als biz vahşi samen zijn
De lucht – De lucht’un Geeft licht – Geeft licht’in Nieuw leven – Nieuw leven’in Bloeit op – Bloeıt op
Als we los, als we wild samen zijn – Als biz los, als biz vahşi samen zijn Als we los, als we wild, als we samen zijn – Als we los, als we wild, als we samen zijn şarkı sözleri Als we los, als we wild samen zijn – Als biz los, als biz vahşi samen zijn Als we los, als we wild, als we samen zijn – Als we los, als we wild, als we samen zijn şarkı sözleri
Samen zijn – Samen zijn’in Samen zijn – Samen zijn’in Samen zijn – Samen zijn’in Samen zijn – Samen zijn’in
(Ik hou het aller, aller, allermeest van jou) – (Hepinizi seviyorum, en önemlisi) (Als ik niet bij je ben) – (Seninle olmadığım zaman)
Ik moest even weg een paar dagen – Birkaç günlüğüne ayrılmak zorunda kaldım. Zonder haar naast me – Yanımda o olmadan Om een antwoord te vinden op een paar vragen – Birkaç soruya cevap bulmak için De waan van alle dag kan soms zwaar dragen – Her günün yanılsaması bazen ağır olabilir En is de afstand wat je visie laat draaien – Ve vizyonunuzu döndüren mesafe mi
Ik heb wat rust ingelast voor de leegte – Boşluk için biraz dinlendim Ik heb wat boeken ingepakt om te lezen – Okumak için birkaç kitap topladım. Onzichtbaar in de camouflage van het alledaagse – Günlük yaşamın kamuflajında görünmez Gewenning doet een mens snel vergeten – Alışkanlık, bir insanı çabucak unutturur Ik besluit om te lopen naar de stad – Şehre yürümeye karar verdim Diner voor één in een leeg restaurant – Boş bir restoranda bir kişilik akşam yemeği Ik kijk omhoog en zie je kleur rood in de lucht – Yukarı bakıyorum ve gökyüzünde kırmızı rengini görüyorum Die me doet denken aan je favoriete shirt – Bu da bana en sevdiğin gömleği hatırlatıyor
Ik tel hier alle dagen af – Her gün buraya geri sayıyorum. Tot ik bijna weer naar huis toe kan – Neredeyse eve gidene kadar. Ik hou het aller, aller, allermeest van jou – Hepinizi, hepinizi, çoğunuzu seviyorum Als ik niet bij je ben – Seninle olmadığım zaman Nu zit ik hier op deze plek – Şimdi burada, bu yerde oturuyorum. Tot ik mij ineens besef – Aniden fark edene kadar Ik hou het aller, aller, allermeest van jou – Hepinizi, hepinizi, çoğunuzu seviyorum Als ik niet bij je ben – Seninle olmadığım zaman Ik hou het aller, aller, allermeest van jou – Hepinizi, hepinizi, çoğunuzu seviyorum Als ik niet bij je ben – Seninle olmadığım zaman
Ik moet weg van kleine dingen – Küçük Şeylerden uzaklaşmam lazım. Ergens anders ruimte vinden – Başka bir yerde yer bulun Weg van de beslommeringen – Endişelerden uzak Van het leven dat we leiden – Yol gösterdiğimiz hayatın
Dus geef me even tijd – Bu yüzden bana biraz zaman ver Da’s alles wat ik wil – Tek istediğim bu. Om mezelf weer te zien als onderdeel van het grotere geheel – Kendimi büyük resmin bir parçası olarak tekrar görmek Vanaf hier is alles oké, wij samen ook ey – Buradan her şey yolunda, biz de beraberiz ey En als je wil neem ik het tijdschrift voor je ook mee – Ve eğer istersen dergiyi senin için de alırım
Want dat is prachtig – Çünkü bu çok güzel Zelfs de kleine dingen waar ik mij aan irriteer normaal daar moet ik hier om lachen – Beni rahatsız eden küçük şeyler bile – Buna burada gülmek zorundayım Ik pak m’n telefoon en bel je op – Telefonumu alıp seni arayacağım. Om te zeggen dat ik toch wat eerder thuiskom – Biraz daha erken geleceğimi söylemek için
Vreemd dat ik helemaal naar hier moest gaan – Buraya kadar gitmek zorunda kalmam garip. Om te weten wat ik allang wist – Zaten bildiklerimi bilmek Ik hou het aller, aller, allermeest van jou – Hepinizi, hepinizi, çoğunuzu seviyorum Vreemd dat ik helemaal naar hier moest gaan – Buraya kadar gitmek zorunda kalmam garip. Om te weten wat ik allang wist – Zaten bildiklerimi bilmek Ik hou het aller, aller, allermeest van jou – Hepinizi, hepinizi, çoğunuzu seviyorum Als ik niet bij je ben – Seninle olmadığım zaman
Ik tel hier alle dagen af – Her gün buraya geri sayıyorum. Tot ik bijna weer naar huis toe kan – Neredeyse eve gidene kadar. Ik hou het aller, aller, allermeest van jou – Hepinizi, hepinizi, çoğunuzu seviyorum Als ik niet bij je ben – Seninle olmadığım zaman Nu zit ik hier op deze plek – Şimdi burada, bu yerde oturuyorum. Tot ik mij ineens besef – Aniden fark edene kadar Ik hou het aller, aller, allermeest van jou – Hepinizi, hepinizi, çoğunuzu seviyorum Als ik niet bij je ben – Seninle olmadığım zaman Ik hou het aller, aller, allermeest van jou – Hepinizi, hepinizi, çoğunuzu seviyorum Als ik niet bij je ben – Seninle olmadığım zaman Ik hou het aller, aller, allermeest van jou – Hepinizi, hepinizi, çoğunuzu seviyorum
De laatste tijd ben ik niet veel thuis – Son zamanlarda pek eve gelmedim. Ik ben op zoek naar iets – Bir şey arıyorum Ik wil iets meer geluid – Biraz daha ses istiyorum En ik ontvlucht niks – Ve ben kaçmıyorum. Eerder vier ik – Daha önce, dört Dat wat er nog niet was – Henüz orada olmayan Dat nu hier is – Hangisi şimdi burada
Wat als het nooit meer weggaat? – Ya hiç geçmezse? Onthoud mijn stem dan goed – O zaman sesimi iyi hatırla Wat als het nooit meer weggaat? – Ya hiç geçmezse?
Ben ik veel sneller dan ik denk? – Düşündüğümden çok daha hızlı mıyım? Zo oud als zij? – Onun kadar yaşlı mı? Alles komt en is en gaat voorbij – Her şey gelir ve gider ve gider Wat als het leven mij ontglipt? – Ya hayat benden kaçarsa? Ik wil gelukkig zijn – Mutlu olmak istiyorum Voor die tijd, dus ik heb nooit meer spijt – O zaman için, bir daha asla pişman olmayacağım Nooit meer spijt – Bir daha asla pişman olma Voor die tijd, dus ik heb nooit meer spijt – O zaman için, bir daha asla pişman olmayacağım Nooit meer spijt – Bir daha asla pişman olma
Weet je wat ik zo gemist heb? – Neyi kaçırdım biliyor musun? Dat ik douche en dan aan niks denk – Duş alıyorum ve hiçbir şey düşünmüyorum. Zo lijkt het leven lang niet zo lang als eerst – Hayat eskisi kadar uzun görünmüyor Ik ben nu even lang niet zo bang, maar beheerst – Bir süredir o kadar korkmuyorum ama kontrollü Meer van wat ik denk, wat ik voel en ik leer nu – Ne düşündüğümden, ne hissettiğimden ve şimdi öğrendiğimden daha fazlası Houden van mag ook zonder doel – Aşk amaçsız olabilir. Het gaat goed, maar wat als dat ooit weer weggaat? – Sorun değil ama ya bir gün geçerse?
Ben ik veel sneller dan ik denk? – Düşündüğümden çok daha hızlı mıyım? Zo oud als zij? – Onun kadar yaşlı mı? Alles komt en is en gaat voorbij – Her şey gelir ve gider ve gider Wat als het leven mij ontglipt? – Ya hayat benden kaçarsa? Ik wil gelukkig zijn – Mutlu olmak istiyorum Voor die tijd, dus ik heb nooit meer spijt – O zaman için, bir daha asla pişman olmayacağım Nooit meer spijt – Bir daha asla pişman olma Voor die tijd, dus ik heb nooit meer spijt – O zaman için, bir daha asla pişman olmayacağım Nooit meer spijt – Bir daha asla pişman olma Voor die tijd, dus ik heb nooit meer spijt – O zaman için, bir daha asla pişman olmayacağım Nooit meer spijt – Bir daha asla pişman olma
जोड़े-जोड़े फलवा, सुरूज देव, घाटवा पे तिवई चढ़ावेले, हो – Çiftler-çiftler falwa, Suruj Dev, ghatwa PE Tiwai adhavele, Ho जोड़े-जोड़े फलवा, सुरूज देव, घाटवा पे तिवई चढ़ावेले, हो – Çiftler-çiftler falwa, Suruj Dev, ghatwa PE Tiwai adhavele, Ho
जल बीच खड़ा होई, दरसन लऽ आसरा लगावेले, हो – Suyun ortasında, su duruyor, su duruyor, su duruyor, su duruyor, su duruyor, su duruyor, su duruyor. (जल बीच खड़ा होई, दरसन लऽ आसरा लगावेले, हो) – (Suyun ortasında duran Darson L’assara lagavele, Ho)
सितली बेयरिया, सितल दूजे पनिया – Sitali bayaria, Sital Duje Pania कब देब, देवता, तू आके दरसनिया? – Deb, Tanrım, Darsania’ya ne zaman geliyorsun? हाँ, सितली बेयरिया, सितल दूजे पनिया – Evet, Sitali bayaria, Sital dooje Pania कब देब, देवता, तू आके दरसनिया? – Deb, Tanrım, Darsania’ya ne zaman geliyorsun?
जोड़े-जोड़े सूपवा, आदित देव, घाटवा पे दिवऽ कि चढ़ावेले? हो – Bir çift, bir çift, bir çift, bir çift, bir çift, bir çift, bir çift, bir çift var mı? Olmak
जल बीच खड़ा होई, दरसन लऽ आसरा लगावेले, हो – Suyun ortasında, su duruyor, su duruyor, su duruyor, su duruyor, su duruyor, su duruyor, su duruyor. (जल बीच खड़ा होई, दरसन लऽ आसरा लगावेले, हो) – (Suyun ortasında duran Darson L’assara lagavele, Ho)
जोड़े-जोड़े दऊरा, ए, दीनानाथ, घाटवा पे दिवऽ कि चढ़ावेले? हो – Bir çift, bir çift, bir çift, bir çift, bir çift, bir çift, bir çift, bir çift, bir çift, bir çift, bir çift, bir çift, bir çift, bir çift var mı? Olmak
जल बीच खड़ा होई, दरसन लऽ आसरा लगावेले, हो – Suyun ortasında, su duruyor, su duruyor, su duruyor, su duruyor, su duruyor, su duruyor, su duruyor. (जल बीच खड़ा होई, दरसन लऽ आसरा लगावेले, हो) – (Suyun ortasında duran Darson L’assara lagavele, Ho)
Vinay Bihari लिखले माई के भजनवा – Vinay Bihari’nin गावेली Palak बेटी धई के घ्यनवा – Dhai ghyanwa’nın kızı Gaveli Palak Vinay Bihari लिखले माई के भजनवा – Vinay Bihari’nin गावेली Palak बेटी धई के घ्यनवा – Dhai ghyanwa’nın kızı Gaveli Palak
जोड़े-जोड़े पियरी, ए, गंगा मईया, घाटवा पे तिवई चढ़ावेले, हो – Çiftler-çiftler Pieri, a, Ganga Mayia, ghatwa PE Tiwai tırmandı, Ho
जल बीच खड़ा होई, दरसन लऽ आसरा लगावेले, हो – Suyun ortasında, su duruyor, su duruyor, su duruyor, su duruyor, su duruyor, su duruyor, su duruyor. (जल बीच खड़ा होई, दरसन लऽ आसरा लगावेले, हो) – (Suyun ortasında duran Darson L’assara lagavele, Ho)
I will, love you, different – Seni seveceğim, farklı Just the way you are – Sadece olduğun gibi And I will, love you, different – Ve seni seveceğim, farklı
You pull up in a foreign – Bir yabancıda yukarı çekiyorsun You that New York time, easy Sunday morning (front seat) – Sen o New York zamanı, kolay Pazar sabahı (ön koltuk) When we touch I think we skip a beat (beep, beep, beep) – Dokunduğumuzda sanırım bir ritmi atlıyoruz (bip, bip, bip) It’s a movie with you, got me at the edge (let me see) – Bu seninle bir film, beni uçurumun kenarına getir (bir bakayım)
There’s a beauty on your lips – Dudaklarında bir güzellik var I drown with every kiss – Her öpücükle boğuluyorum I’m not used to this – Buna alışkın değilim. There’s nothing I won’t give – Vermeyeceğim hiçbir şey yok Don’t like making promises – Söz vermekten hoşlanmıyorum Just remember this – Sadece şunu hatırla
I will, love you, different – Seni seveceğim, farklı Just the way you are – Sadece olduğun gibi And I will, love you, different – Ve seni seveceğim, farklı That’s what you been looking for – Aradığın şey buydu. You’re the fruit of my life – Sen hayatımın meyvesisin That patient kind – O hasta türü That tongue got me tongue-tied – O dil beni bağladı And that’s why – Ve bu yüzden I will, love you, different – Seni seveceğim, farklı Just the way you are – Sadece olduğun gibi
No matter how different, you’re beautiful – Ne kadar farklı olursan ol, çok güzelsin. I can’t make this up, no, baby – Bunu telafi edemem, hayır bebeğim Ain’t no need to beat your face in Fenty – Fenty’de yüzünü dövmene gerek yok Want you on the cover, under covers – Seni örtünün altında, örtünün altında istiyorum Ain’t no rubbers on this planet – Bu gezegende lastik yok mu I’ll treat you like a mother (let’s make babies) – Sana bir anne gibi davranacağım (hadi bebek yapalım)
There’s beauty on your lips – Dudaklarında güzellik var I drown with every kiss – Her öpücükle boğuluyorum I’m not used to this – Buna alışkın değilim. There’s nothing I won’t give – Vermeyeceğim hiçbir şey yok Don’t like making promises – Söz vermekten hoşlanmıyorum Just remember this – Sadece şunu hatırla
I will, love you, different – Seni seveceğim, farklı Just the way you are – Sadece olduğun gibi And I will, love you, different – Ve seni seveceğim, farklı That’s what you been looking for – Aradığın şey buydu. You’re the fruit of my life – Sen hayatımın meyvesisin That patient kind – O hasta türü That tongue got me tongue-tied – O dil beni bağladı And that’s why – Ve bu yüzden I will, love you, different – Seni seveceğim, farklı Just the way you are – Sadece olduğun gibi
I and I – Ben ve ben Need you in my life – Hayatımda sana ihtiyacım var Even when the fire burning I need you fi di light – Ateş yandığında bile sana ihtiyacım var It’s a different night – Farklı bir gece With you right by my side – Sen benim yanımdasın You mix the color, color, color, color, see the future bright – Rengi, rengi, rengi, rengi karıştırırsınız, geleceği parlak görürsünüz
This here mutual, it’s not usual – Bu karşılıklı, olağan değil When I’m around you I-I-I (oh) – Senin yanındayken ben-Ben-ben (oh) Dem goose bumps, dem goose bumps – Dem tüylerim diken diken, dem tüylerim diken diken The truth hurt and you know – Gerçek acıttı ve biliyorsun A real ting we feel this time (oh) – Bu sefer hissettiğimiz gerçek bir ting (oh) You gimme goose bumps yeah, yeah – Tüylerimi diken diken ediyorsun evet, evet
I will, love you, different – Seni seveceğim, farklı Just the way you are – Sadece olduğun gibi And I will, love you, different – Ve seni seveceğim, farklı That’s what you been looking for – Aradığın şey buydu.
지나던 계절에 멈춰서 – Geçen sezon durdum. 따스한 햇살이 내려와 – Sıcak güneş batıyor. 그 어디엔가 두고 있던 마음을 꺼내 – Bir yerde bıraktığın kalbi çıkar. 별을 밟던 길에게 물어 – Yıldıza nasıl bastığını sor. 아이처럼 꼭 쥔 설레임 – Çocuk gibiyim. 괜찮을까 무뎌 있던 바람이 불어 – Sorun olmayacağına eminim. Rüzgar esiyor.
나의 꿈을 꿔 – Hayalimi kur. 그게 어디든 무엇이든 닿을 수 있게 – Her yere, her şeye ulaşabilir. 내게 꿈을 줘 – Bana bir rüya ver 후회하지 않게 날 수 있게 – Böylece pişman olmadan uçabilirsin. 좋아 한 번 더, my day – Pekala, bir kez daha, benim günüm.
(Eh-eh, eh-eh) Mmm, is my day – (Eh-eh, eh-eh) Mmm, benim günüm (Eh-eh, eh-eh, yeah) My day – (Eh-eh, eh-eh, evet) Benim günüm (Eh-eh, eh-eh) My day – (Eh-eh, eh-eh) Benim günüm (Eh-eh, eh-eh) – (Eh-eh, eh-eh)
어쩌면 너는 알지 몰라 – Belki bilmiyorsundur. 낯설은 이 바램과 – Bu tuhaflık arzusu ve 익숙한 걸음 욕심일까 – Tanıdık bir adım açgözlülük mü 해가 지는 언덕에 은하수가 비칠 때 – Samanyolu gün batımında tepelerde parladığında 그때 나를 기억해줄래 – O zaman beni hatırlamanı istiyorum.
저기 둥근 달을 넘어갈게 – Şuradaki yuvarlak ayın üzerinden geçeceğim. 니가 원하는 것은 다 줄게 – Sana istediğin her şeyi vereceğim. 일 분 일 초 모두가 너의 선물이 될게 – Her dakika her saniye senin hediyen olacak. 힘들어도 괜찮을게 – Sert olmak sorun değil. 겁내지 않게 기도해 – Korkma diye dua et. 할 수 있게 – Onu yapabilirsiniz.
나의 꿈을 꿔 – Hayalimi kur. 그게 어디든 무엇이든 닿을 수 있게 – Her yere, her şeye ulaşabilir. 내게 꿈을 줘 – Bana bir rüya ver 후회하지 않게 날 수 있게 – Böylece pişman olmadan uçabilirsin. 좋아 한 번 더, my day – Pekala, bir kez daha, benim günüm.
(Eh-eh, eh-eh) Mmm, is my day – (Eh-eh, eh-eh) Mmm, benim günüm (Eh-eh, eh-eh, yeah) My day – (Eh-eh, eh-eh, evet) Benim günüm (Eh-eh, eh-eh) My day – (Eh-eh, eh-eh) Benim günüm (Eh-eh, eh-eh) – (Eh-eh, eh-eh)
Yeah – Evet (DJ Durell) they thought we forgot – Unuttuğumuzu sandılar. We ain’t forget – Unutmuyoruz
Don’t let that broke bitch in ’cause she too messy (bitch) – O kaltağın içeri girmesine izin verme çünkü o çok dağınık (kaltak) Who the fuck them broke boys with? Get out my section (get out my section) – Oğlanları kiminle kırdılar? Bölümümden çık (bölümümden çık) Just pulled a muscle, goddamn, too much flexin’ (damn) – Sadece bir kas çekti, lanet olsun, çok fazla esneme (lanet olsun) Caught ’em in traffic on a accident, we pressin’ (got ’em) – Onları bir kazada trafikte yakaladık, basıyoruz (yakaladık) Smokin’ zaza, every second I be stressin’ – Zazaca içiyorum, her saniye stres oluyorum If y’ain’t tryna beat ’em, fuck it, won’t you stretch ’em? (Do that) – Onları dövmeye çalışmazsan, siktir et, uzatmaz mısın? (Bunu yap) They wipe they nose for that tissue, God bless ’em (wipe it) – O mendil için burnunu siliyorlar, Tanrı onları korusun (sil) I dropped the four of purp’, I call that shit Chris Webber (drink, Takeoff) – Purp’un dördünü düşürdüm, buna Chris Webber diyorum (iç, kalkış)
I know you niggas wanna be me, but it’s levels (bitch) – Siz zencilerin ben olmak istediğinizi biliyorum, ama bu seviyeler (kaltak) I got the gang tatted on me, that’s forever (gang) – Çeteyi üzerime tattırdım, bu sonsuza kadar (çete) Wanna know my moves and all my spots, but I move clever (move) – Hareketlerimi ve tüm noktalarımı bilmek istiyorum, ama zekice hareket ediyorum (hareket ediyorum) Wanna know my stash, how much I got, but ain’t gon’ tell ’em (uh-uh) – Zulamı bilmek istiyorum, ne kadar param var, ama onlara söylemeyeceğim (uh-uh)
Push it, push it, runnin’ through it, get that bag, come on (go) – İt, it, içinden geç, çantayı al, hadi (git) Titanic yacht, big enough for all my niggas to jump on (come on) – Titanik yat, tüm zencilerimin atlaması için yeterince büyük (hadi) I know she came with you, but she lookin’ for me to go home (me) – Seninle geldiğini biliyorum ama eve gitmemi istiyor (ben) Rollie discontinued like the drank I used to sip on – Rollie, yudumladığım içki gibi kesildi
And that’s Act’, nigga – Ve bu Hareket’, zenci Not Wock – Wock değil Not Quagen, not red – Quagen değil, kırmızı değil
Don’t let that broke bitch in ’cause she too messy (bitch) – O kaltağın içeri girmesine izin verme çünkü o çok dağınık (kaltak) Who the fuck them broke boys with? Get out my section (get out my section) – Oğlanları kiminle kırdılar? Bölümümden çık (bölümümden çık) Just pulled a muscle, goddamn, too much flexin’ (damn) – Sadece bir kas çekti, lanet olsun, çok fazla esneme (lanet olsun) Caught ’em in traffic on a accident, we pressin’ (got ’em) – Onları bir kazada trafikte yakaladık, basıyoruz (yakaladık) Smokin’ zaza, every second I be stressin’ – Zazaca içiyorum, her saniye stres oluyorum If y’ain’t tryna beat ’em, fuck it, won’t you stretch ’em? (Do that) – Onları dövmeye çalışmazsan, siktir et, uzatmaz mısın? (Bunu yap) They wipe they nose for that tissue, God bless ’em (wipe it) – O mendil için burnunu siliyorlar, Tanrı onları korusun (sil) I dropped the four of purp’, I call that shit Chris Webber (drink, Huncho) – Purp’un dördünü düşürdüm, buna Chris Webber diyorum (içki, Huncho)
I’m the Huncho, bitch, I’m ’bout my cheddar (Quavo) – Ben Huncho’yum, kaltak, kaşarım (Quavo) Lil’ hoe keep goin’ out sad, lil’ bitch, do better (bitch) – Lil ‘ hoe dışarı çıkmaya devam et üzgün, lil’ kaltak, daha iyisini yap (kaltak) She want me to hit it, put my blicky on the dresser (Glocky) – Vurmamı istiyor, blicky’mi şifonyerin üzerine koy (Glocky) Feelin’ brilliant just like Elon, pop the Tesla (pop it, go) – Tıpkı Elon gibi parlak hissediyorum, Tesla’yı patlat (patlat, git)
Y’ain’t got motion, you can’t stand up in my section (get out) – Hareketiniz yok, benim bölümümde ayağa kalkamazsınız (dışarı çıkın) I said, “Caresha, please” (su) ’cause she too messy (woo, please) – “Caresha, lütfen” dedim (su) çünkü o çok dağınık (woo, lütfen) Bitch fuck my dawg behind my back, but I ain’t stressin’ (not at all) – Kaltak arkamdan arkadaşımı becer, ama stres yapmıyorum (hiç de değil) You wanted the gang, you shoulda just said it, we would have blessed it (shoulda just said it) – Çeteyi istedin, sadece söylemeliydin, onu kutsayacaktık (sadece söylemeliydin)
Now shit got messy (uh) – Şimdi işler karıştı (uh) Smokin’ exotic shit with an exotic bitch (exotics) – Egzotik bir orospu ile egzotik bok içiyor (egzotik) Geekin’, I’m bringin’ all kind of narcotics with me(Narcotics) – Geekin’, her türlü uyuşturucuyu yanımda getiriyorum (Narkotik) Got guns on the table, I’m like, “Who fire this is?” (who?) – Masada silahlar var, “Bunu kim ateşliyor?” (kim?) This bitch got past security, I’m like, “Who let her in?” (gang) – Bu kaltak güvenliği geçti, “Onu kim içeri aldı?” (çete)
Don’t let that broke bitch in ’cause she too messy (bitch) – O kaltağın içeri girmesine izin verme çünkü o çok dağınık (kaltak) Who the fuck them broke boys with? Get out my section (get out my section) – Oğlanları kiminle kırdılar? Bölümümden çık (bölümümden çık) Just pulled a muscle, goddamn, too much flexin’ (damn) – Sadece bir kas çekti, lanet olsun, çok fazla esneme (lanet olsun) Caught ’em in traffic on a accident, we pressin’ (got ’em) – Onları bir kazada trafikte yakaladık, basıyoruz (yakaladık) Smokin’ zaza, every second I be stressin’ – Zazaca içiyorum, her saniye stres oluyorum If y’ain’t tryna beat ’em, fuck it, won’t you stretch ’em? (Do that) – Onları dövmeye çalışmazsan, siktir et, uzatmaz mısın? (Bunu yap) They wipe they nose for that tissue, God bless ’em (wipe it) – O mendil için burnunu siliyorlar, Tanrı onları korusun (sil) I dropped the four of purp’, I call that shit Chris Webber (drink, Huncho) – Purp’un dördünü düşürdüm, buna Chris Webber diyorum (içki, Huncho)
I came to dance – Dans etmeye geldim. Wanna feel your fingers touching my skin – Parmaklarının cildime dokunduğunu hissetmek ister misin Don’t think about it too much – Bunu fazla düşünme.
I came to find – Bulmaya geldim. All the visions that I’ve had in my dreams – Rüyalarımda gördüğüm tüm vizyonlar Of holding you in my arms – Seni kollarımda tutmaktan
What do I do when you look at me the way you do? – Bana senin gibi baktığında ne yapacağım? What do I say baby? I can’t keep my breathing straight – Ne diyeceğim bebeğim? Nefesimi düzgün tutamıyorum. What do I pray for? – Ne için dua edeceğim? I’ve been praying, I’ve been praying, I’ve been praying – Dua ediyordum, dua ediyordum, dua ediyordum
If we were in a movie scene – Bir film sahnesinde olsaydık Living in a Hollywood screen – Bir Hollywood ekranında yaşamak I’d say – Diyebilirim ki I’ll love you ’till the morning come – Seni sabaha kadar seveceğim I’ll love you ’till my heart runs out of blood – Kalbim kan bitene kadar seni seveceğim I’d say – Diyebilirim ki Let me hold your baggage, let me take your little burdens, oh – Bagajını tutmama izin ver, küçük yüklerini almama izin ver, oh That’s what I would say – Ben de öyle derdim.
I’ve seen the world – Dünyayı gördüm Things get hard and people die, but for you – İşler zorlaşıyor ve insanlar ölüyor, ama senin için Baby, I’d rather be blind – Bebeğim, kör olmayı tercih ederim I’ve played these love songs – Bu aşk şarkılarını çaldım They can’t seem to get the words right – Kelimeleri doğru anlamış gibi görünmüyorlar. They can’t seem to get the feeling right – Bu duyguyu doğru anlamış gibi görünmüyorlar.
What do I do when you look at me the way you do? – Bana senin gibi baktığında ne yapacağım? What do I say baby? I can’t keep my breathing straight – Ne diyeceğim bebeğim? Nefesimi düzgün tutamıyorum. What do I pray for? – Ne için dua edeceğim?
I’ve been praying, I’ve been praying, I’ve been praying – Dua ediyordum, dua ediyordum, dua ediyordum If we were in a movie scene (oh) – Bir film sahnesinde olsaydık (oh) Living in a Hollywood screen – Bir Hollywood ekranında yaşamak
I’d say – Diyebilirim ki I’ll love you ’till the morning come – Seni sabaha kadar seveceğim I’ll love you ’till my heart runs out of blood (oh) – Kalbim kan bitene kadar seni seveceğim (oh)
I’d say – Diyebilirim ki Let me hold your baggage, let me take your little burdens (oh) – Bagajını tutmama izin ver, küçük yüklerini almama izin ver (oh) That’s what I would say – Ben de öyle derdim. I’ll love you ’till the morning come (ah) – Seni sabaha kadar seveceğim (ah) I’ll love you ’till my heart runs out of blood (I) – Kalbim kan bitene kadar seni seveceğim (Ben)
I’d say – Diyebilirim ki Let me hold your baggage, let me take your little burdens (oh) – Bagajını tutmama izin ver, küçük yüklerini almama izin ver (oh) That’s what I would say – Ben de öyle derdim.
Les’gija singas’shintsha manje – Les’gija Singas’shintsha manje Africa singaymisa manje – Afrika singaymisa manje Ng’yadida, ng’yashisa maan – Ng’yadida, Ng’yashisa maan Matsongwa kant’ zisha ngani – Matsongwa Kant’ın zisha ngani Les’gija singas’shintsha manje – Les’gija Singas’shintsha manje Africa singaymisa manje – Afrika singaymisa manje Ng’yadida, ng’yashisa maan – Ng’yadida, Ng’yashisa maan Matsongwa kant’ zisha ngani – Matsongwa Kant’ın zisha ngani