| Osmanlılık | * Osmanlı olma durumu. |
| osmiyum | * Mavi renkte, 2700° C de eriyen, plâtin filizlerinde bulunan çok kırılgan bir element. Kısaltması os. |
| osmiyumlu | * Bileşiminde osmiyum içeren (madde). |
| osteololi | * Kemik bilimi. |
| osurgan | * Çok yellenen. |
| osurgan böceği | * Kendisini, çıkardığıpis bir koku ile savunan bir böcek (Brachynus crepitans). |
| osurma | * Osurmak işi. |
| osurmak | * Yellenmek. |
| osuruğu cinli | * Çabuk ve olmayacak şeylere bile kızıp öfkelenen kimse. |
| osuruk | * Yellenme. |
| oşinografi | * Okyanus ve denizlerin fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri üzerine deneysel araştırmalar yapan bilim kolu, ana deniz bilimi. |
| ot | * Toprak üstündeki bölümleri odunlaşmayıp yumuşak kalan, ilkbaharda bitip, bir iki mevsim sonra kuruyan küçük bitkilere verilen ortak ad. * Ağı, zehir. * İlâç. * Otla yapılmışveya otla doldurulmuş. * Esrar. |
| ot tutunmak | * vücuttaki istemneyen kıllarıdüşürmek için ilâç sürünmek. |
| ot yiyenler | * Bitki yiyerek beslenenler. |
| ot yoldurmak | * çok zor bir işgördürmek, çok uğraştırmak. |
| otacı | * Hekim. |
| otacılık | * Hekimlik. |
| otağ | * Büyük ve süslü çadır. |
| otak | * Bkz. otağ. |
| otakçı | * Otağyapan veya satan kimse. * Orduda otağkuran er. |
| otalama | * Otalamak işi. |
| otalamak | * Zehirlemek, ağılamak. * Otamak. |
| otama | * Otamak işi, tedavi. |
| otamak | * İlâç vererek hastalığı iyi etmeye çalışmak, tedavi etmek. |
| otantik | * Gerçek olan, gerçeğe veya aslına dayanan, orijinal, mevsuk. |
| otarma | * Otarmak işi veya durumu. |
| otarmak | * Otlatmak. |
| otarsi | * Bir ülkede ekonomik alandaki ihtiyaçlarıkendi kendine karşılamaya yönelen tutum. |
| otarşi | * Bkz. otokrasi. |
| otçu | * Köylerde hekimlik yapan kimse. |
| otçul | * Otla beslenen (hayvan). |
| otel | * Yolcu ve turistlere geceleme imkânı sağlamak, bunun yanında yemek, eğlence gibi türlü hizmetleri sunmak amacıyla kurulmuşişletme. |
| otelci | * Otel sahibi kimse. * Otel işleten kimse. |
| otelcilik | * Otel sahibi olma durumu. * Otel işletme işi. |
| otist | * İçine kapanık, psikolojik sorunları olan kimse. |
| otizm | * İçe yöneliklik. |
| otlak | * Hayvan otlatılan yer, salmalık, yayla, mera. |
| otlakçı | * Para ve emek harcamadan başkalarının sırtından geçinen (kimse). |
| otlakçılık | * Başkalarının sırtından geçinme durumu. |
| otlakiye | * Osmanlıdöneminde, devlet malı otlaklarda yayılan hayvanlardan alınan vergi. |
| otlama | * Otlamak işi. |
| otlamak | * (hayvan) Dolaşarak yerdeki ot, çimen, yaprak vb.ni yemek, meşgul olmak, bulunmak. * Para ve emek harcamadan başkalarının sırtından geçinmek. |
| otlanma | * Otlanmak işi. |
| otlanmak | * (hayvan) Otlamak. * (otlak) Hayvanlar tarafından yenilmek. |
| otlatılma | * Otlatılmak işi. |
| otlatılmak | * Otlamaya bırakılmak. |
| otlatma | * Otlatmak işi. |
| otlatma sistemi | * Bir meradan beklenen maksimum yararı, özellikle vejetasyona devamlı bir zarar vermeden elde etmek ve bununla birlikte meranın her tarafının aynıderecede otlatılmasını sağlamak için uygulanan bir otlatma plânı. |
| otlatmak | * Hayvanıveya sürüyü otlayabileceği bir yere götürmek, otlamaya bırakmak, otlamasını sağlamak. |
| otlu | * Otu olan. |