Kategoriler
O SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük O Sayfa 20

Osmanlılık * Osmanlı olma durumu.
osmiyum * Mavi renkte, 2700° C de eriyen, plâtin filizlerinde bulunan çok kırılgan bir element. Kısaltması os.
osmiyumlu * Bileşiminde osmiyum içeren (madde).
osteololi * Kemik bilimi.
osurgan * Çok yellenen.
osurgan böceği * Kendisini, çıkardığıpis bir koku ile savunan bir böcek (Brachynus crepitans).
osurma * Osurmak işi.
osurmak * Yellenmek.
osuruğu cinli * Çabuk ve olmayacak şeylere bile kızıp öfkelenen kimse.
osuruk * Yellenme.
oşinografi * Okyanus ve denizlerin fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri üzerine deneysel araştırmalar yapan bilim
kolu, ana deniz bilimi.
ot * Toprak üstündeki bölümleri odunlaşmayıp yumuşak kalan, ilkbaharda bitip, bir iki mevsim sonra kuruyan
küçük bitkilere verilen ortak ad.
* Ağı, zehir.
* İlâç.
* Otla yapılmışveya otla doldurulmuş.
* Esrar.
ot tutunmak * vücuttaki istemneyen kıllarıdüşürmek için ilâç sürünmek.
ot yiyenler * Bitki yiyerek beslenenler.
ot yoldurmak * çok zor bir işgördürmek, çok uğraştırmak.
otacı * Hekim.
otacılık * Hekimlik.
otağ * Büyük ve süslü çadır.
otak * Bkz. otağ.
otakçı * Otağyapan veya satan kimse.
* Orduda otağkuran er.
otalama * Otalamak işi.
otalamak * Zehirlemek, ağılamak.
* Otamak.
otama * Otamak işi, tedavi.
otamak * İlâç vererek hastalığı iyi etmeye çalışmak, tedavi etmek.
otantik * Gerçek olan, gerçeğe veya aslına dayanan, orijinal, mevsuk.
otarma * Otarmak işi veya durumu.
otarmak * Otlatmak.
otarsi * Bir ülkede ekonomik alandaki ihtiyaçlarıkendi kendine karşılamaya yönelen tutum.
otarşi * Bkz. otokrasi.
otçu * Köylerde hekimlik yapan kimse.
otçul * Otla beslenen (hayvan).
otel * Yolcu ve turistlere geceleme imkânı sağlamak, bunun yanında yemek, eğlence gibi türlü hizmetleri sunmak
amacıyla kurulmuşişletme.
otelci * Otel sahibi kimse.
* Otel işleten kimse.
otelcilik * Otel sahibi olma durumu.
* Otel işletme işi.
otist * İçine kapanık, psikolojik sorunları olan kimse.
otizm * İçe yöneliklik.
otlak * Hayvan otlatılan yer, salmalık, yayla, mera.
otlakçı * Para ve emek harcamadan başkalarının sırtından geçinen (kimse).
otlakçılık * Başkalarının sırtından geçinme durumu.
otlakiye * Osmanlıdöneminde, devlet malı otlaklarda yayılan hayvanlardan alınan vergi.
otlama * Otlamak işi.
otlamak * (hayvan) Dolaşarak yerdeki ot, çimen, yaprak vb.ni yemek, meşgul olmak, bulunmak.
* Para ve emek harcamadan başkalarının sırtından geçinmek.
otlanma * Otlanmak işi.
otlanmak * (hayvan) Otlamak.
* (otlak) Hayvanlar tarafından yenilmek.
otlatılma * Otlatılmak işi.
otlatılmak * Otlamaya bırakılmak.
otlatma * Otlatmak işi.
otlatma sistemi * Bir meradan beklenen maksimum yararı, özellikle vejetasyona devamlı bir zarar vermeden elde etmek ve
bununla birlikte meranın her tarafının aynıderecede otlatılmasını sağlamak için uygulanan bir otlatma plânı.
otlatmak * Hayvanıveya sürüyü otlayabileceği bir yere götürmek, otlamaya bırakmak, otlamasını sağlamak.
otlu * Otu olan.

Bir yanıt yazın