| otorite | * Yetke, sulta, velâyet. |
| otorite sağlamak (veya temin etmek) | * yetki kurmak veya sahibi olmak. |
| otoriter | * Yetkeli, otoriteli. |
| otoriterli | * Otoritesi olan, otoriter. |
| otosist | * Bkz. işitme kesesi. |
| otostop | * Bir yayanın yoldan geçen bir otomobili durdurarak binmesi ve gideceği yere para vermeden gitmesi. |
| otostop yapmak | * bu biçimde yolculuk etmek. |
| otostopçu | * Otostop yapan (kimse). |
| otostopçuluk | * Otostop yapma işi. |
| ototrof | * Öz beslenen. |
| ototrofi | * Öz beslenme. |
| otoyol | * Hızlı bir trafik akımı sağlamak amacıyla yapılan, üç veya dört şeritli, çift yönlü genişyol, otoban. |
| otsu | * Ot gibi olan, gövdesi odunlaşmayan, kısa ömürlü (bitki). |
| otsu topluluk | * Gövdesi odunlaşmayan kısa ömürlü bitki topluluğu. |
| otsul | * Bkz. otsu. |
| otsuz | * Otu olmayan. |
| otu çek köküne bak | * kişinin kimliğini öğrenmek için soyunu sopunu bilmek gerekir. |
| oturacak | * Sandalye, tabure, kanepe gibi üstüne oturulan şey. |
| oturak | * Oturulacak yer veya şey. * Tahtadan alçak iskemle. * Bir şeyin yere gelen tarafı, taban. * İçine abdest bozulan kap, lâzımlık. * İçkili, çalgılıve kadınlıeğlenti. * Bacaklarında veya başka bir yerinde, gezmesine engel olacak bir özrü olduğundan hep evde oturan (kimse), kötürüm. * Boru mengenesinin tezgâha oturduğu ve vidalandığı bölüm. * Kürekli teknelerde kürekçilerin oturduğu enli tahta. |
| oturak âlemi | * Anadolu’nun bazıyörelerinde, sadece erkeklerin katıldığı, kadın oynatılan içkili toplantı. |
| oturak kündesi | * Güreşte bir elin arkadan iki bacak arasından, ötekinin de önden getirilerek kasık üzerinde kilitlenmesi biçimindeki kündeleme. |
| oturaklı | * Sağlam, gösterişli. * Saygıuyandıran, ağırbaşlı. * (söz için) Yerinde ve sırasında söylenen. |
| oturaklılık | * Oturaklıdavranış, ağırbaşlılık, oturmuşluk. |
| oturma | * Oturmak işi. * (kısa süre ile) Konukluğa gitme. |
| oturma belgesi | * Bazıülkelerde çalışan veya ticaret yapan kimselere verilen oturma izni belgesi. |
| oturma duvarı | * Su basmanı, oturmalık. |
| oturma grevi | * Bir isteği gerçekleştirmek amacıyla, işçilerin işyerlerinden ayrılmaksızın bulunduklarıyere oturarak grev yapmaktan kaçınmaları. |
| oturma grubu | * Koltuk, kanepe, sandalye, kolçaklısandalye, sallanan koltuk vb. mobilyalardan oluşan grup. |
| oturma izni | * Belli bir bölgede resmî makamlarca verilen oturma belgesi. |
| oturma mobilyası | * Boyutlarıve şekli insan vücudunun ölçülerine uygun olan ve rahat oturmayısağlayan, oturma yüzeyi elâstik veya elâstik olmayan malzemeden yapılan mobilya. |
| oturma odası | * Ev halkının oturması için ayrılmışoda. |
| oturmak | * Vücudun belden yukarısıdik duracak biçimde ağırlığıkaba etlere vererek bir yere yerleşmek. * Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak. * Uygun gelmek. * Bir yerde sürekli olarak kalmak, ikamet etmek. * Hiçbir işyapmadan boşvakit geçirmek, boşdurmak. * (toprak veya yapı için) Çökmek, aşağı inmek. * Biriyle beraber yaşamak. * Bir işi yapmakta olmak, bir işe başlamak üzere olmak. * Mal olmak. * Yer almak, geçmek. * Benimsenmek, yerleşmek, kökleşmek. * Belli bir yörüngede dönmeye başlamak. * (sıvıtortuları için) Dibe çökmek, dipte toplanmak. * Herhangi bir durumda belli bir süre kalmak. |
| oturmalık | * Su basmanı, oturma duvarı. |
| oturmuş | * Yerleşik, yerleşmiş, güçlenmiş. |
| oturmuşluk | * Oturmuşolma durumu. * Benimsenmiş, yerleşmişolma durumu. |
| oturtma | * Oturtmak işi. * Halka halka kesilmişpatates, patlıcan, kabak gibi sebzelerden yapılan bir çeşit kıymalıyemek. |
| oturtmak | * Oturmak işini yaptırmak. * Koymak; yapmak, yerleştirmek. |
| oturtmalık | * Yapının toprak üstünde kalan, 1 m kadar yükseklikte, bütün yapı boyunca devam eden, üstüne gelen duvarlardan birkaç santim dışarıçıkıntılıana temel duvarı. |
| oturtulma | * Oturtulmak işi. |
| oturtulmak | * Oturtmak işine konu olmak. |
| oturulma | * Oturulmak işi. |
| oturulmak | * Herhangi biri tarafından oturmak işi yapılmak. |
| oturum | * Bir meclis veya kurulun çözümlenmesi gereken sorunları görüşüp tartışmak için yaptığıtoplantı, celse. * Yasama meclislerinin birleşimlerinden her biri. |
| oturup kalkmak | * hareket etmek. |
| oturuş | * Oturmak işi veya biçimi. |
| oturuşma | * Oturuşmak işi. |
| oturuşmak | * Yatışmak, hızıazalmak. |
| otuz | * Yirmi dokuzdan sonra gelen sayının adıve bu sayıyı gösteren işaret: 30, XXX. * Üç kere on, yirmi dokuzdan bir artık. |
| otuz beşlik | * İçinde sıvımaddelerden, 0,50 lt. ölçüsünde bulunan şişe. * Küçük rakı. |
| otuzar | * Otuz sayısının üleştirme biçimi; her birine otuz; her defasında otuzu bir arada. |