Put your clock back for the winter
– Kış için saatini geri koy.
She asks when I’ll be home again?
– Tekrar ne zaman evde olacağımı soruyor?
If I could see those eyes
– O gözleri görebilseydim
I know they’d cut me down to size
– Beni küçülteceklerini biliyorum.
You’re not here, when I need you
– Sana ihtiyacım olduğunda burada değilsin.
So sit and wait
– O yüzden otur ve bekle
And bend and break
– Ve eğil ve kır
You rise and fall
– Yükselip düşüyorsun.
Just you, that’s all
– Sadece sen, hepsi bu
I’m here, you’re there
– Ben buradayım, sen oradasın.
It don’t mean I don’t care
– Umurumda olmadığı anlamına gelmez.
I’m so sorry I was miles away
– Kilometrelerce uzakta olduğum için çok üzgünüm.
It’s been a day of tiny triumphs
– Küçük zaferlerle dolu bir gündü.
It’s been a week spent in despair
– Umutsuzluk içinde geçen bir hafta oldu.
You can’t send it down a phone line
– Telefon hattına gönderemezsin.
I do my best, but i’m not there
– Elimden geleni yapıyorum ama orada değilim.
So sleep and wake
– Öyleyse uyu ve uyan
And dream up your fate
– Ve kaderini hayal et
And rise and fall
– Ve yükselmek ve düşmek
Watch you grow tall
– Nasıl uzadığını izle
I’m here you’re there
– Ben buradayım sen oradasın
But you should know I still love you
– Ama seni hala sevdiğimi bilmelisin.
When I am miles away
– Kilometrelerce uzaktayken
I’ll be home again
– Tekrar evde olacağım.
